Nisan ayının ortalarında Malezya'ya geçtik. Sınırdan direk 90 günlük vize verdi mümin kardeşlerimiz. Bir kez daha Uzakdoğu'da geziniyor olmanın rahatlığı ile Penang'a vardık.
Uzun zamandır pek şehirde bulunmamıştık. İlk başta kalabalık, sıcak ve şehir hali fazla geldi. Fakat sonra bu şehrin mimarisi, kültür çeşitliliği ve özellikle yemekler kendimizi çok iyi hissettirdi.
Mimari olarak, sömürge döneminden kalma eski İngiliz yapılarının hakim olduğu sevimli bir şehir Georgetown. Çin mahallesi, Hint mahallesi, Malezyalılar hep beraber kültürel ve dini açıdan birlikte uyum içinde yaşıyorlar. Uzun süre İngiliz sömürgesi olarak var olunan bu ülkede, dönemin İngiliz komutanı ve Malezya kralı arasında yapılan anlaşmaya göre, Malezyalılar işçi olarak çalışmayacakmış. Bu yüzden İngilizler işgücü olarak Çinlileri ve Hintlileri kullanmışlar. 1957'lerde Malezyalılar, Çinliler ve Hintliler birlik olup İngilizlere karşı bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra, bir arada uyum içinde yaşamaya başlamışlar.
Üç kültürün beraber yaşıyor olması her açıdan renkli bir görüntü sunuyor. Müslüman bir ülkede başörtülü, takkeli insanların, mini etek ve kolsuz kıyafetler ile gezinen herkesi gülümseyerek selamlıyor olmalarının nedeni de bu çok kültürlü toplumun getirdiği hoşgörü sanırım.
Konaklama
Eski yapılar, kemerli sokaklar keyifli olsa da, Malezya'da gezdiğimiz kadarı ile (Ipoh, Cameron Highlands, Taman Negera, Kuala Lumpur) pencereli ve aydınlık bir odada kalmak gerçekten lüks. Ve Malezya'nın en büyük belası yatak böcekleri. Çok fenalar. Konaklama ücretleri 30-50 RM'den başlıyor. (30 RM = 15 TL) Ve 60 RM den ucuz odalar genelde penceresiz. Malezya'da en ucuz konaklama biçimi yurtlar. Ve ilginçtir, yurtlar daha temiz ve havadar. Kişi başı 20-30RM, perdeli güzel yataklı bölmelerden oluşuyor. Ama biz iki kişi olduğumuzdan, kişi başı fiyat aldıkları için daha pahalıya geliyor yurtlar. Yalnız seyahat ediyorsanız, penceresiz yatak böcekleri ile dolu odalar yerine yurtları deneyin derim. Yatak böcekleri için de lavanta yağı dışında çözüm yok gibi.
Yemek ve Dil
Malezya'da olmanın en iyi kısmı, dil sorunun hiç olmaması. Herkesin İngilizce biliyor olmasının yanı sıra, sokaktaki tabelaların bildiğimiz bir alfabe ile yazılıyor olması Tayland'dan sonra yol ve yön bulmayı çok kolaylaştırıyor. Bazı kelimeler Türkçe gibi yazılıyor ve anlam bakımından da yakın. Zaman, sinema, tarikh (=Tarih), ekonomi, sihir gibi.. Biraz kassak Malezya dilini çözecekmmiş gibi hissediyoruz. :) Bir diğer önemli ve iyi kısmı yemek cenneti burası. Hint lokantalarında ayran (lassi), ıspanak, yoğurt, nan (pide gibi pufuduk ekmek) bulmak, Arap lokantalarında humus, patlıcan salatası bulmak, Çin ve Malezya mutfağı dışında bize içten içe büyük bir mutluluk verdi. :) Aylar sonra çikolatalı kek yedik ve çikolata satan butik dükkanlarda kendimizden geçtik..
Malezya mutfağının ünlü yemeklerinden Laksa
Bizim Penang'da gittiğimiz en güzel yerlerden biri Hint vejetaryan lokantasıydı:
Kısacası Malezya ve Penang damak tadımızı oldukça tatmin etti. En çok Hint mahallesinde rengarek hint kıyafetleri satan, insanın içini kıpır kıpır yapan bangır bangır Hint müzikleri dinleyerek, massala içtik.
Malezya'da üç farklı dini kültür olduğu için, her hangi birinin dini tatilinden herkes yararlanıyor. Bizim ülkeden bile daha fazla bayram, tatil hali var.
Kısacası müze ve eski yapılarla dolu sokaklar arasında nefis yemekler yiyerek çok kültürlü bir ülkede olmanın tadını çıkarttık. 3 gün kaldıktan sonra, Perak'ta yağmur ormanlarının eteklerinde bir çiftliğe çalışmaya gittik..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder