Mercanlı sahiller
Nereye gideceğimi seçmek epey vakit aldı, gönlümden Flores, Komodo ejderhaları, Sulawesi gibi fantastik yerler geçiyordu, hala geçiyor. Fakat buralara gitmek Bali'den kalkıp Tayland'a gitmekten daha pahalıya geliyor; tek gidiş kişi başı 300 TL'den başlıyor çok garip. Bali'de az popüler bir yer bulmak, başlı başına bir mesai konusu.
Seçimimi Lembongan adasından yana kullandım. Sanur'dan yavaş bot ile, dalgalar arasında uça uça adaya vardım. Nispeten daha sakin bir ada. Her şeyden önce büyük çantam Ubud'da dururken, minik bir çanta ile yol yapmak nefis bir lükstü. Çanta taşıma derdi olmayınca, kendime keyifli ve ucuz bir yer bulmam daha kolay oldu. Tekneden iner inmez, adanın iç taraflarına yürüdüm. Yeni açılmış bir mekanda, temiz ve güzel bir oda buldum kendime; 100.000 rupi (20 TL, hiç hatırlamıyorum adını, ama yolu düşene tarif edebilirim :) Deniz kenarında olan odalar 250.000 rupi'den başlıyor. Kayaların üstünden deniz manzaralı tepe ise lüks oteller tarafından ele geçirilmiş. Neyse, odamda baş ucu lambası bile vardı, nedense çok büyük lüks bu diyarlarda tepeden beyaz florasan ışıkla aydınlatılmamış halde kitap keyfi yapmak.. Ve ben bu lükse sahiptim Lembongan'da. :)
İlk gün, sahilden, ormanlık patikalardan koy koy yürüyerek Mushroom ve Sunset Beach'e yürüdüm. Yerel yamyamlar bu mekanlara yürümenin imkansız olduğunu, sadece motor ya da taksi ile gidileceğini söylese de aldırmadım. Gayet kolay ve yarım saatlik bir yürüyüş ile varılıyor buralara. Çok güzel bir gün batırdım.
Günün yemeği, muz yaprağına sarılmış balık.
Ertesi sabah kendime şnorkel turu ayarlamıştım 200.000 rupiye. Balıkçı teknesinde 7 kişiydik. Tur sahibinin hepimize ayrı fiyat vermiş olması gerçeğini öğrenince, epey uyuzlandık. Hayatımda yaptığım en trip yolculuklardan biriydi. Sörfçülerin favori yeri olan Bali denizi gerçekten zaman zaman çok korkutucu olabiliyor. Tekne ile giderken hepimiz öleceğimizi zannettik. Ayrıca bizim teknenin Bali'nin tipik balıkçı tekneleri gibi dalga kıranı da yoktu.
Ufuk çizgisi görünmüyordu dalgalardan. Epey sarsıcı, sırıksıklam bir halde ilk dalış yapılacak Penida adasındaki Manta koyuna geldiğimizde, dalgalar yüzünden hiç birimizin içinden suya falan girmek gelmedi. Neyse hepimiz bir cesaret attık kendimizi suya ve girer girmez, dalga, fırtına vs her şeyi unutturan bir canlı ile karşılaştık. Valla suyun içinde çığlıklar attım sevinçten, hayatımda asla unutamayacağım devasal bir Manta yanımdaydı. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Deniz_şeytanı)
Çok uzaylı bir arkadaş olan bu karekter, dünyada gördüğüm en estetik canlı olabilir. Dev kanatları ile yaklaşık 7m olabilen bu tür ile tanışmak büyük keyifti. Çok şanslıydık, her açıdan gördük kendisini. Çok yavaş hareketler ediyor olsa da, suyun yüzeyine gelip, geri dalması çok kısa zaman alıyor. Bu sırada Manta'nın varlığını Lembongan adasındaki tüm rehbeler birbirine iletti sanırım, 10 dk içinde her yer tekne ve turist oldu. Biz de sıramızı diğer turistlere savdık. Zararsız olan bu muhteşem deniz canlısı planktonlar ile besleniyor. Deniz kirliliği dışında, kuyruğundan çorba yapma hastalığına kapılmış insanlar yüzünden, soyları tehlikede olan türler arasında. (Aynı köpek balıklarının yüzgeçlerini kesip, gerisinin felç şekilde denize geri atılması gibi korkunç bir şekilde, avlanıyorlar.)
Hep dalgalı olan Bali koylarında, birden çok sığlık seviyesi sebebi ile, böyle görüntüler oluşuyor.
Sonra yine dalgalar ile uça uça Crytsal Bay'e gittik Penida adasında. Burası bir cennet, mercanlar inanılmaz, denizin sakin olduğu bir gününü görmek isterdim. Crystal Bay, vadi gibi, nefis bir yer. (Dalgalar yüzünden fotoğraf makinesi, saklandığı yerden çıkamadı.) Ama tüm ağaçlar kesilip, yerine palmiye ağaçları dikilmiş. Ertesi gün iki dalgıçın ölmesi sonucunda, biz Endonezya'da iken, süresiz bir şekilde dalışa kapanmıştı bu koy.
Ve fırtına yüzünden son durağımız Mangrove koyu oldu, orası sakin ve dümdüzdü. Suyun üstünden mercan ormanları ve rengarek bin bir tür görünüyor zaten. Suya dalınca, zaten hiç çıkılmıyor. Özellikle kahverengi, beyazlar arasında parlayan masmavi mercan türünden gözlerimi alamadım. Keşke gördüğümüz balık türlerinin adlarını paylaşabilsem ama bilmiyorum. Ama çeşit çok inanılmaz. Ben böyle keyiften dalmış giderken bir kafamı kaldırdım bizim tekne uzakta kalmış. Yüzüyorum, yüzüyorum gidemiyorum. Anormal bir akıntı, sanki biri beni sudan çıkarmış hava da tutuyor, kulaçlar boşluğa gidiyor. Epey korktum gerçekten ama sonra beni almaya geldi tekne tabi ki. :) Karaya çıktığımızda epey yorulmuştum. Adada geri kalan zamanımı keyif köşelerinde yeni insanlar ile sohbetler ederek, kitap okuyarak geçirdim.
Lembongan ve Nusa Penida adalarında ekili hiç bir yer yok. Tüm sebze ve meyva ihtiyacı tekneler ile dışrıdan getiriliyor. Dolayısı ile ada epey pahalı. Gece 10'dan sonra etraf epey sakin ve nefis yıldızlar var. Yerel halk turizm ve balıkçılık ile geçiniyor, kendileri de dışarıdan gıdaya muhtaç. Her yerde benzeri sorunlar ve enerji kayıpları ile karşılaşmaya devam ediyoruz.
Biraz maceralı olan Lembongan kaçışım bana iyi geldi, döndüğüm de Emre'yi ve yanında çalıştığımız Chakra'nın oğlu Vishnu'yu çok özlemiştim..