FLORA AKDENİZ BAHÇESİ
http://www.olymposflora.com/giris.html |
Nisan başında evimizi kapatıp çoğu eşyamızı satıp, bir kısmını da anneme
ve Emre'nin babasının evine kutu kutu yerleştirdikten sonra, yola ilk buradan
başladık. Burası hem kendi yolumuz için dengelenmemiz açısından, hem de doğal
yaşam hakkında en çok ilham aldığımız yerlerden biri oldu.
Otobüsten
indikten sonra Selahattin abi karşıladı bizi ve inanılmaz kartpostal gibi
yemyeşil patikalı bir yol ile Flora ya vardık. Gider gitmez Ayşe abla ve
Selahattin abinin içtenliği, Safo nine'nin ve onların yüzlerine, gözlerine
yansımış iyi niyetleri ve koşulsuz paylaşma istekleri ile beraber kendimizi çok
rahat ve güvende hissettik. Mekan harikalar diyarı gibi bir yer, özellikle
nisan ayında açan milyonlarca papatya, gelincik, aynısafa, sütleğen ve benim
adlarını bir türlü aklımda tutamadığım ama ne zaman sorsam Ayşe ablanın latince
adları ile bizi bilgilendirdiği çiçekler ile beraber özellikle bahar aylarında
doğa ile uyanmak için muhteşem bir yer. Burası hakkında sayfalarca yazı
yazabilirim, kendi kişisel defterime de yazmışlığım var. Bana kalsa burası o
kadar özel bir yer ki hiç internet ortamlarında paylaşmadan, sadece yakın çevrem
ile paylaşmak isteyeceğim bir yer. Ama Flora'daki yuvarlak masa oturumlarımızda
edindiğim öğretilerden biri, birlik olma zamanlarında güzel olan şeyleri
kendime saklamam gerektiği olduğu için kendimi zorlayarak paylaşıyorum bu
blogda Flora'yı.:)
Ayşe
abla ve Selahattin abi yıllar önce İstanbul'daki hayatlarının zihinsel ve
fiziksel olarak kendilerini herkes gibi yorması sonucu, şehirden kaçmaya karar
vermişler. Bir süre Bodrum'da yaşayıp daha sonra Çıralı'da kiraladıkları bir
pansiyon işletmişler. Pansiyon için sözleşmeleri bittiğinde yine yaklaşık yedi
yıl Çıralı'da başka mekanlarda çalışarak kendi evlerini ve esas yerlerini
arayıp durmuşlar. 7 yıl boyunca hayal ettikleri yeri imgelemişler, üstüne
yazılar yazmışlar, görmedikleri o yeri çizmişler ve bu süre boyunca neredeyse
tüm Akdenizi gezmişler. Ve sonunda Flora'yı bulmuşlar.. Ve mekan, evin konumu,
çevresi, hatta köpekleri Cicoş'a kadar herşey imgeledikleri ve kağıda
çizdikleri gibi; gerçekten de istemek ve hayal etmek herşeyin yarısı. Neyse, mekanı
biraz borç ile, biraz pansiyondan biriktirdikleri ile aldıktan ve kendi
klubelerini yaptıktan sonra, ellerinde pek para kalmamış. Ve şu and sadece bir
emekli maaşı ile, elektriklerini sadece günde 2 saat jenaratör ile
karşılayarak, ekonomik olarak zor koşullarda ama herşeyi idareli kullanarak,
hiçbir şeyi ziyan etmeyerek tam anlamı ile doğal bir şekilde yaşıyorlar, ve
ellerinden geldiğince kendilerine yetecek kadar ekiyorlar. Onlar da tüm doğal
yaşamayı seçenler gibi biraz deliler. Akışa o kadar inanıyorlar ki, kendilerini
maddi anlamda hiç garantilemeye çalışmamışlar. Sağlık sigortası gibi konular
üstüne kafa yormamışlar. Her anlamda gerçekten çok cesur ve deliler. Gözleri dürbün ya da mikroskop gibi
her bitkiyi minicik olsa da görüyor ve hepsine adları ile seslenip
konuşuyorlar. O kadar tatlı, paylaşım dolu insanlar ki kendi aralarında
oluşturdukları dil, birbirlerinden ve hayattan beklediklerini söyleyiş
biçimleri, hayatla ve parasızlıkla eğlenme halleri ve sürekli kendilerine, bize
kişisel gelişimler adına yaptıkları hatırlatmalar ve olumlalar hem çok şahane
hem de çok ilham verici.
En yukarıdaki resimde gördüğünüz yer kendi
evleri. Arazinin arka taraflarında bir ortak duş tuvalet alanı var. Kendileri
de onu kullanıyor. Mutfak dışarıda evin arkasında. En arkada da bizim de
kaldığımız manzarası muhteşem alt resimdeki ve şu an itibari ile içinde artık
duşu ve tuvaleti de bulunan keyifli bir kulübecik var.
Şimdilik maddi imkansızlıklardan ötürü alt yapı çok
kalabalık gurupları ağırlayacak yeterlilikte olmasa da, her tür organizasyon ve doğal
yaşam kurslarına açık bir yer. Tatuta çiftliği de oldular. Şu an ve her zaman
çadır ile konaklayabilirsiniz. Ya da bu küçük kulübede kalabilirsiniz. Arazide
iki kişi olduklarından günlük işler dışında da yardıma ihtiyaç var. İster
kendileri ile görüşerek gönüllü çalışabileceğiniz, ister kendinize konaklama
ücreti ödeyerek inziva tatili hediye edebileceğiniz bir yer. Özellikle tek
başına tatil yapmak isteyen ama cesaret edemeyen kadınların çok huzurlu ve
rahat saklanabilecekleri bir yer. Flora'da Akdeniz'in endemik bitkilerini
yakından inceleyebilirsiniz, çok keyifli yürüyüşler, rahat rahat yoga ve
meditasyon yapabilirsiniz. Çok güzel bir kütüphaneleri var içinde doğal yaşam,
alternatif şifa yöntemleri başta olmak üzere hemen hemen her konuda ilginizi
çekecek Türkçe ve İngilizce kitaplar bulabilirsiniz. Jenaratör geldiğinde
yuvarlak masa oturumları ile Selahattin abinin plak koleksiyonunu dinleyerek
veya yıldız gözlemleyerek keyifli zamanlar geçirebilirsiniz..
Biz
gerçekten de her anlamda çok keyifli ve gerçekten iyileştirici zamanlar
geçirdik, ve 6 ay içinde yanlarına birkaç kez daha gittik. Bizim için hem mekan
gerçekten çok şifalı ve özel bir yer, hem de Ayşe abla, Selahattin abi ve Safo
nine çok özel insanlar.
Kendilerinden neredeyse hergün bahsettiğimiz aile
üyeleri gibi oldular. Orada bulunduğumuz
süre içinde bol bol keyifli muhabbetler dışında ben daha çok mutfakta yardımcı
oldum ve harika yemek tarifleri öğrendim. Bir gün aynısafa topladık, bir gün
gelincik topladık ve şurubunu yaptık. Soba için odun topladık ve kestik. İlk
sıcak kompost denemelerimizi yaptık. İlk kez ekmek yapımı gördük (Dört ayrı unu
eleyip, her bir undan bir kahve fincanı şeklinde, ılık su ve pekmezli maya ile
yavaş yavaş karıştırarak, kocaman besin değeri yüksek nefis bir ekmek).
Bahçe'yi düzenledik ve çapaladık. Bana Ayşe abla tığ öğretti. Çok keyifli doğa yürüyüşleri yaptık.
Erdek'ten getirdiğimiz tohum toplarını attık. Flora'dan sinameki ve mazı tohumu
topladık. Ve ilk asmamızı ektik, elma kokulu papatyalar toplayıp çayını içtik,
dünyanın en sulu ve en lezzetli greyfurtunu yedik.. Dolunay ve güneş doğurduk. Binbir renk ile yeşil
ortasıda size anlatamayacağım kadar çok keyif ve aşk doldu içim.
Filiz Telek, Mayıs 2012
Bu video'nun kaynak sayfası: http://surdurulebiliryasam.wordpress.com/2012/05/25/dag-olsam-ozgur-olsam/
Yuvarlak
Masa oturumlarımızdan uzun uzun notlar aldığım konu başlıkları:
- Bazı patikaları insan nadasa bırakmalı
- Endişeleri ve üstüne yapışan gereksiz söylem ve eylemleri atmak lazım.
- Niyet etmek, söylediklerine dikkat etmek, hep öğrenen olmak, daha az köşeli olmak
- Kendine öğretmek, öğrendiklerini hemen başkasına anlatıp pekiştirmek
- Anlatma yeteneğini geliştirmek için yüksek ses ile kitap okumak
- Süreçlere saygı duymak
- Topraklanmak
- Hep beraber bol bol kendi alanımızda sağlık, özgürlük ve zamanın verimli kullanılmasını diledik.
Kısacası yola başlamak için harika bir
seçim oldu.. Ve bundan sonra da fırsat buldukça yolumuzu oraya düşüreceğiz... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder