10 mart gecesi, otobüs ile Chiang Mai'den Bangkok'a vardık. Direk meşhur Khao San Road'a indik. İner inmez bir taksici gelip, sizi Khao San'a 100 baht'a götürürüm dedi. Zaten oradaydık. :) Vardığımızda sabah saat 5'ti ve kuzeylerden sonra sabahın köründe yanıyor olmak, turist avına çıkmış taksiciler ve hostel sahipleri fazla geldi. Khao San Caddesi, Tay insanların değimi ile 'Farang' ların (Batılı beyaz ırk) yeri. Çok fazla turist ve hippi görmek mümkün. Bangkok'tan bağımsız bir yermiş gibi. Görülesi bir yer olsa da, bir kere gitmek yeter gibi.. (Aynı zamanda, The Beach hikayesindeki esas oğlanın, gizli ada haritasını bulduğu mahalle sanırım.)
Khason road, foto by fedorzcuk in devianart.
Khason road, foto by Merk-zz in devianart
Saat 9'a kadar kahve içtik, bir şeyler yedik. Pazar sabahı olduğu için Doğa'yı uyandırmak istemedik. Doğa'ya gidince de hızlı bir duştan sonra halamlar ile buluşmaya gittik. Bir günlüğüne Bangkok'a gelmişlerdi; arada tanıdık birilerini görmek iyi oluyor. Annemin süpriz olarak gönderdiği zeytinyağı ve Türk kahvesi de hediyemiz oldu. :)
Ertesi sabah erkenden Wat Po'ya masaj okuluna yazıldım. Genel Thai masajı kursu için. Bulabildiğim en iyi kurs buydu. Her şey çok turistik olduğundan, hiç bir şeye güvenemiyor insan. Chiang Mai'deki okul da fena gözükmüyordu, ama kalacak yer ve yemek masraflarıyla birlikte çok pahalıya gelecekti orası. Burada konaklama ve yemeğe para vermeden, arkadaşımızın evinde kalıyor olmak kurs parasını dengeledi gibi. Kurs programı çok yoğundu, 5 gün sabah 9:00-16:00 arası. Bangkok'un trafiği ile geç kalmamak için 7 de kalkmam gerekiyordu. Yürüyerek ya da taksi ile Sriraj Hastanesi'ne, oradan da bot ile karşıya geçmek, geçerken sabahın köründe kızarmış tavuk yiyen, evlerinin önündeki küçük tapınaklara tütsü ve yemek bırakan Tay insan manzaraları değişikti.
Açıkcası kurstan çok memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim. Thai'ler, 'Farang'ların çok parası olduğunu düşündüğünden, 5 günlük bir kurstan sonra ülkene dönüp, hemen klinik falan açacağını sanıyorlar. Genel Thai masajı, Thailer'e 10 gün ve yarı fiyatına. Biz 'Farang' lara 5 gün ve 9,500 baht. Gelen herkese sertifika veriyorlar 5 gün sonunda. Ben sertifika peşinde değildim, nasıl olsa asla bir otel ya da masaj salonunda masaj yapmayacağım. Kurs sonunda iyi masaj yapabiliyor olmak istiyordum sadece. 5 günün sonunda tüm vücut masaj teknikleri ancak oturdu. Ben de ekstra para vermeden bir kaç gün daha uzattım. Tatlı bir hoca buldum, ona son 3 gün devamlı masaj yaptım, böylece noktaları daha netleştirmiş oldum. Masaj yolu kesinlikle kişiye bağlı. Daha önceki tecrübelerimden de biliyorum ki, aynı kişiden eğitim alan 15 kişinin hepsi birbirinden farklı masaj yapıyor. Teknik aynı olsa da, herkesin eli, enerjisi farklı. Bu yüzden çok eğlenceli. Birine göre çok iyi masaj yapan biriyken, diğerine göre kötü olabiliyor. Refleksoloji yaparken de, bazen kendime çok yakın hissettiğim birine masaj yaptığımda enerjimiz hiç tutmazken, 'kokoş' diye sınıflandırabileceğim biri ile çok yoğun enerji alışverişleri olabiliyor. Çok zevkli yani, önceden tahmin edemeyeceğin bir akış var. :) Ama daha çok başındayım bu yolun. Kurs sırasında sık sık sınıfta birbirimize masaj yaptık. Kötü masajın ne kadar kötü bir şey olduğunu deneyimledim böylece. Sevmeden yapılan masaj kadar kötü bir şey yok. Tüm vücudumu yıkayasım geliyordu bazı öğrencilerle çalıştıktan sonra. Ama kendi ülkelerinde hali hazırda masaj terapisti olan, çok severek masaj yapan ve gerçekten iyi masaj yapmak isteyen birileri ile de çalıştığım günler oldu. İnanılmaz iyi geldi bedenime. :) Yani turistik olmasının yanı sıra, çok fazla masaj yapma ve masaj alma fırsatın oluyor bu kursta. Thai masajı vücudun her yerini esnetiyor. Az hareket eden bir insansanız, düzenli yoga, esneme ya da spor yapmıyorsanız çok iyi çalışıyor. Kursta da bir şekilde öğretiyorlar sana, kötü İngilizceleri ile. Ben bu kursun, uzun zamanda sindirebileceğim şekilde tasarlanmasını tercih ederdim, ama böyle oldu. Dil sorunları yüzünden, akşam Emre ile kitaptaki resimlere baka baka kendimiz çözdük bazı teknikleri. Emre benimle gelmemiş olsaydı çok zor olurdu bu kurs benim için. Sertifikamın yarısı Emrenin'dir yani. Yazık, sık sık deneğim oldu. :) Gece hala gözümü kapattığımda masaj noktaları, ayağı şuraya çevir, kolu böyle kaldır gibi masaj pozisyonları görüyorum. Kısacası eğer çok uygulama yapma fırsatım olur ve çok çalışırsam, tüm vücut için 2 saat masaj yapabilirim artık isteyene. Ama sanırım benim yolum refleksoloji, ve bu kadar iyi çalışan bir stil daha bilmiyorum. :) Yeri gelmişken, şahane hocam Elif İşcan'a sevgilerimi sunarım. :) http://elifiscanrefleksoloji.wordpress.com/
Bu arada refleksolojiden bahsetmişken, 2 yıl öncesine kadar kendi ayağımı bile görmek istemeyen ve ciddi şekilde ayak fobisi olan bir insandım. Bu kursa da niye gittiğim hakkında hala en ufak bir fikrim yok. Refleksoloji sayesinde, insanın öylesine söylediği bazı kalıplara nasıl inandığını, ve söylediği şeylerin kişiyi nasıl ele geçirebildiğini bir kez daha gördüm. Şu an hayatta en çok sevdiğim şey ayaklar galiba. :) Değişik bir yol bu yol..
Tüm bunların dışında, kısa masaj kurslarına gidip sonra da şifacı olarak gezen insanlardan hoşlanmıyorum. Şu anda şifacı olmaktan çok uzağız çoğumuz. Kendimi ve tanıdığım çoğu masaj terapistini, çeşitli masaj teknikleri ile bedenin kendini iyileştirmesine yardımcı olan aracılar olarak görüyorum.
Masaj deneği Emre:)
Bana denk gelen hocalar arasında işini severek yapan tek hocam. :)
Okulun kantininden manzara
Okulun terasından manzara
Kısacası okulda tam olarak istediğimi bulamamış olsam da, 5 günlük bir kurs için daha fazla bir şey de beklememem gerekir. Bakalım Thai masaj yolunda ilerleyebilirsem, bire bir çalışmak istediğim eğitmenler var, ama daha zamanı var oralara gelmeme. Kursta çok tatlı bir sürü gezgin ve masaj terapisti ile çalışmak, her gün bot ile karşıya geçmek, ve zaman zaman Thai otobüslerine binmek değişik bir deneyimdi.
Bangkok yaşanılmayacak kadar sıcak bir yer. Diğer şehirlere kıyasla çok az insan ile İngilizce anlaşabiliyorsun; yol, yön sormak imkansız gibi. Ama Thailand'ın gerçek yüzü de orada aslında. Her yerdeki gibi, sivrisineksiz tek bir an yaşanmıyor. Dışarıda yemek yemek çok ucuz olduğundan - kendin pişirmekten bile daha ucuz - çoğu insanın evinde mutfak yok. Doğa'nın evinde mutfak dışarıda, Bua (kız arkadaşı) çok hızlı ve güzel yemekler pişirse de, genelde et ve yumurta ağırlıklı yemek yemek yoruyor beni bu sıcakta. Bua her yemeğe en az 3 çorba kaşığı toz şeker koyuyor. Ve sanırım tüm Thailer böyle yemek yapıyor. Çok sevdiğim köri yemekleri de hazır 'paste' ler ile yapılıyormuş. Thailer, kendi yemek kültürlerinin dünyadaki en iyi mutfak olduğuna inanıyorlar. Ve yeni şeyler denemeye çok kapalılar. Eğer ben yemek pişirirsem, Bua kendine başka bir yemek pişiriyor. İçinde şeker olmayan yemek olmazmış. :) Onun değimi ile ''Farang craazy, eat strange, act strange, so much anky (angry).'' Bizim ülkenin aksine, burada tanıştığımız hiç bir Thai, ülkesinden ayrılmaya, değişik yerler görmeye hatta yeni diller öğrenmeye istekli değil. Thailand'da doğmuş olmalarının bir anlamı var onlar için. Başka yerleri merak etmenin hiç bir anlamı yok o yüzden.
Bua, kuzeydoğu Thailand'ın Isaan bölgesinden. Geçmiş hayatında Türk olduğunu düşünüyor. Doğa'yı da rüyasında görmüş, beraber olmadan önce. O yüzden Türkler'e yakın olduğunu düşünüyor. Gerçi eski hayatında erkekmiş. Onun da İngilizcesi çok acayip, ilk geldiğimizde hiç bir şey anlamıyordum, bu sefer kendine özgü anlatımı ile Thai kültürüne ait, merak ettiğimiz bazı şeyler hakkında konuşabildik. Tüm sokakta çalan Thai müzikleri, böyle içi geçmiş kırık aşk hikayesi hissiyatlı. Bua'dan tercüme etmesini istediğimizde (tercüme ettiği şarkılardan birinde) Burma'lı mülteciymiş, annesi babası parasızlıktan küçük yaşta kızını bir farang'a satmış, gibi sözlermiş çoğu. Biz henüz gitmeyi tercih ettiğimiz yerler içinde kadın sömürüsü görmedik. Ama çok fazla ladyboy gördük, ilginç. Diziler de bizim Türkiye'deki gibi çok fena, ve neredeyse aynı. Kıyafetler ve tarz bizim ülkenin 20 yıl önceki modası gibi. Burada da yemek pişirme yarışmaları, yetenek sensin gibi abuk subuk programlar var; evrensel herhalde. Yemek programlarında böcek, yılan vs pişirmeleri dışında aynı rezalet. :) Haftasonu karaoke ve viski içmek gibi geleneksel bir eğlenceleri var. Çok sakin insanlar, ama bir kavga çıkarsa bir taraftan bir taraf kesin ölüyormuş. :) İnançsız bir Thai yok galiba. Bu konuda sonra yazacağım.
Neyse, Doğa'nın evi olmasa Bangkok çok zorlardı beni. Çok ilginçtir, o kadar orman, dağ, tepe gezdik, ama o evin bahçesindeki kadar kuş çeşitliliği (Bknz. Duyduklarım), acayip monitörler, ateş böcekleri görmedik başka yerde. Sanırım su ve kanal çok değiştiriyor ortamı.
Mutfak
Atom Karınca, en sevdiğimiz Bua. :) Bahçeden, mutfağa, bambudan örgüye, elinden her iş geliyor.
Hazır Bangkok'a gelmişken vizemizi de uzatmamız gerekiyordu; 2 aylık vizemizi, kişi başı 1900 baht vererek bir ay daha uzatmış olduk. Ev keyfi, film, yemek yapmaca, rahat oda iyi geldi, yaklaşık iki hafta kaldık. Doğa ve Bua sağolsunlar.
Sıcaklardan ötürü, uzun zamandır denize varma isteğim arttıkça arttı Bangkok'tayken. Nereden başlasak bilemedik, ve Ko Tao'ya gitmeye karar verdik. Son gün, adalar daha pahalı olduğundan Bua bize bir sürü yolluk meyve verdi. Bizde poğaca ve kek yaptık kendimize. :) Neredeyse bir çanta dolusu yemek ile adalara doğru yola çıktık..
Fosforlu kuşları çekemesem de, en çok görünen kuşlardan birinin videosu