14 Haziran 2012 Perşembe

Singapur: Kapitalizm ve Yasaklar Cenneti



  Aslında çok pahalı olan bu ülkeye gitmek hiç aklımızda yoktu. Ama yolumuzun üstündeyken merak duyguları yine ele geçirdi bizi, ve kısa da olsa ziyaret etmek istedik. Zaten bu keşfetme güdülerimizle yandan yandan gittikçe gidiyoruz, bakalım. :)

Ülkeye giriş

 Johor'dan sadece 2.5 RM'e bindiğimiz otobüs ile çok kısa zamanda Singapur sınırındaydık.  (Normal belediye otobüsüyle ülke sınırı geçmek bayağı komik.) Aman girmesi bir dert, çıkması bir dert. Tayland ve Malezya'nın rahatlığından sonra çok fazla bozulduk bu giriş bürokrasisine. Vize kapısındaki rastgele kontrol de bizde patladı. Bir küçük odaya aldılar bizi, her yerimizi arayıp, abuk subuk hava üfleyen bir aletin içine soktular falan. Singapur çok pahalı olduğu için CouchSurfing'den kendimize kalacak yer ayarlamıştık, ev sahibine de küçük bir şişe Çin likörü gibi bir şey almıştık, meğerse bu ülkeye dışarıdan bir şey sokmak, özellikle de içki sigara ve sakız, büyük dertmiş. Aldığımız içkiden daha fazla vergi ödememizi istediler. Ama biz mızırken şansımıza gümrükteki çok tatlı bir kadın, para ödemeden içkiyi sokmamıza göz yumdu, böylece yırtmış olduk ve girişten 1 aylık vizemizi aldık. Sonradan tanıştığımız bazı insanlardan ülkeye içki ve sigara sokma konusunda çok fazla hikaye dinledik. Mesela Singapur'da çalışan Avrupalı biri ülkeye giriş yaparken yanında 10 karton sigara getirmiş, anormal pahalı çünkü ülkede. Girişte üç seçenek vermişler adama, ya beş yıl hapis, ya elli bin dolar ceza, ya da ilk uçakla bir daha ülkeye dönmemek üzere ayrılmamasını istemişler. O da işinden ayrılıp uzamış hemen. :) Yani aman dikkat edin, saçmalık derecesinde abartmış durumdalar..

Couch Surfing

Tüm bu vize macerasından sonra, fazla düzenli ve rahat metro istasyonuna gidip kalacağımız yere yollandık. Yolda içimi bir sıkıntılar bastı. Beleşe kalacak olmamız çok güzel olmasına rağmen, hiç tanımadığın birinin koltuğunda ve evinde konaklama fikri biraz stresli geldi. Normalde en yakın arkadaşlarımın evlerindeki uzun alemlerden sonra ne kadar perişan olsam da gidebileceksem her zaman yatağıma varmayı, gerekirse uyumuş Emre'yi bile bırakıp evime dönmeyi tercih eden ben, alakasız birinin evine gitme fikrini pek sevmedim. Ama para mevzusu da fazla baymaya başladıydı. Neyse sonuç olarak evlerine gittiğimiz insanlar çok rahat ve tatlı kişiler çıktı. İlk 5 dk. içinde tüm bu söylengeç hallerim geçti. Anya, Dave ve Matt bizi gerçekten çok rahat ettirdiler. Üçü de mimar olan bu gençler 25 yaşında İngiltere'de mimarlıktan mezun olduktan sonra, İngiltere'den bisiklete binip, İran ve Türkiye üzerinden Singapur'a gelip, iş bulmuşlar. Daha önce hiç bir bisiklet ile uzun yol tecrübesi olmayan bu tatlı çatlak Anya ve Dave'in yol hikayelerini okumak isterseniz: http://www.pedalpedaletc.com/ 
Kısacası onlar sayesinde iki gün kalıp kaçmayı planlıyor iken, neredeyse 5 gün kaldık Singapur'da. Ev yemeği yapmamız hem bize hem de işten yorgun gelen onlara iyi geldi.  Genel olarak iki kişi günlük 30-50 TL'nin altına pek inmeyi beceremeyen insanlar olarak, Singapur'da 20 TL ile kalmayı başardık çoğu gün. Ayrıca sayelerinde Singapur'da yaşayan diğer CouchSurfing üyeleri ile buluştuk. Filipinli, Endonezyalı, İspanyol, İngiliz, Amerikalı ve Türk'ten oluşan değişik bir içki masası olmuş oldu, keyifliydi çok. Yani CouchSurfing hem ekonomik açıdan hem de sosyal açıdan süper bir olanakmış.

Singapur ne acayip yermiş..

Küçücük bir ülke olmasına rağmen popülasyonu fazla olan bu ülkenin tüm gıda ve su ihtiyaçlarını komşu ülkeler karşılıyor. Ülkede ekili neredeyse hiç bir alan yok ama yirmiden fazla golf sahası var! İçme suyu, sebze ve meyvanın en iyisinin Malezya'dan, balığın en tazesinin Endonezya'dan gelip, bu ülkelerin yerel halkları yerine Singapur'luları doyurduğu, üretmeyen ama bol bol sömüren çook zengin bir ülke. Ayrıca burada da her yer gibi bol bol yol çalışması ve inşaat yapmayı gelişme sanıyor hükümet. Bukit Brown bölgesinde 223 hektarlık eski Çin mezarlığına otoban yapılmak isteniyor. Her sokakta en az üç Mcdonald's, dört Starbucks ve iki 7/11 görebileceğiniz bu ülke tamamen yasaklardan oluşuyor. Metroda su içmenin, sakız çiğnemenin bile yasak olduğu bu diyarda, etrafa çöp atmak da çok yasak ve o yüzden hayatımda gördüğüm en temiz ülke sanırım. Tüm bu sömürgeci ve kontrol manyaklığı içinde şehir ve gökdelenle hiç arası olmayan bir insan olarak, bu ülke tüm o gökyüzünü delenleri ile gerçekten nefis bir yer; özellikle gece vakti, manzaranın bu kadar hoşuma gideceğini düşünmemiştim hiç..



Bu gemili binaya çıkmak pahalı ve çok zenginler için bar, yüzme havuzu, kumarhane ve restorantlar var. Biz çıkamamış olsak da , tepeden şehir manzarası harika diyorlar..



Kuşların bile baydığı, her ülkede illa ki gördüğümüz pis McDonald's terörü


Gittiğimiz yerler arasında mutlaka görülmesini tavsiye edeceğim Asian Civilizations Museum var. Her şeyin anormal pahalı olduğu bu ülkede müze giriş fiyatları 8 Singapur doları, yalnız akşam 19:00'dan sonra müzelerin çoğu bedava. Biz de hemen yararlandık tabi. Hava karanlık olduğu için bu müzenin loş ışık sistemiyle aydınlaştılmış bölümlerde Asya kültürü, dini, müzikleri arasında çok keyifli zamanlar geçirdik. Özellikle müzik seçimleri çok iyi, insanı direk ortama sokuyor; zaman zaman koca heykeller, tapınak parçaları arasında tripli anlar yaşadık. Manyak İngilizler'in, Fransızlar'ın, Portekizliler'in ve Hollandalılar'ın, kısacası sömürgeci Avrupalılar'ın kendi aralarında bu Asya ülkelerini her açıdan nasıl sömürdüğünü görmek de mümkün müzede.  Ayrıca İslam sanatı bölümündeki eski el yazmaları, usturlaplar ve her öğesi ile müzenin kalanı ve çevresi oldukça keyifli.

Öğrendiğimiz ilginç bir bilgi; Çinli bir ailenin oğlu evlenmeden önce ölmüş ise, kızı da evlenme yaşından önce ölmüş olan başka bir aile bulup, ölmüş çocuklarını sembolik olarak evlendiriyorlarmış ki ruhları yalnız kalmasın öbür tarafta.. :)

Singapur vatandaşı olan erkeklerin askerlik yapma zorunluluğu varmış, bir sene. İşin komik yanı, insanları sağlıklı ve fit tutmak için, hükümet belirli bir yaşa kadar erkekleri her sene fiziksel kondisyon testine sokuyormuş. Başarısız olursan para cezası, başarılı olursan para ödülü var. Hatta çok başarılı olursan daha da yüksek para ödülü.. :) 

Bizim bu ülkede olduğumuz sırada Sanat Festivali devam ediyordu şansımıza. Son gününe yetişmiş olsak da, Esplanade Hall'da çok eğlendik. 30 dolar bayılsak da, özellikle uzun zamandır bu kadar güzel bir performans izlemediğimiz, müziklerini Nitin Sawhney'nin yaptığı İngiliz Akhram Khan Company'nin Mevlana'nın eserlerinden esinlenerek oluşturduğu Vertical Road adlı modern dans gösterisi çok güzeldi. Sadece ritm, ışık oyunları ile algılar inanılmaz açılıyor. Kendi sayfalarında performansın görüntülerini izleyebilirsiniz. Ama asıl olay müzik ile aynı anda gittiği için bu video fikir veriyor sadece, biz beğendik çok.


Esplanade Hall'un girişinden

Performans çıkışında tüm mekanın çevresi ve sokak, şovlar ve çeşitli performanslar ile doluydu. Biz de ücretsiz olan bu gösterimler içinde, en çok mimci ve jonglör olan iki adamın şovlarını beğendik, epey güldük.



O gece anladım ki biraz kalsak Singapur'da, yemeğe kalmaya para vermesek de göçeriz maddi açıdan. Her hafta ayrı bir festival, konser, bir şeyler.. Bizim ayrıldığımız haftasonu Cirque du Soleil'nin kostüm yapımcısı atölye çalışması yapacaktı mesela..:)


Görülecek diğer bir muhteşem yer Botanik parkı. Hiç bu kadar güzelini ve büyüğünü görmemiştim. Orkide bahçeleri, zencefil bahçeleri, Bonsai kısmı, yağmur ormanı kısmı, medikal bitkiler, vs. ne ararsanız var. Saatler geçiyor fark etmeden burada. Biz cins olduğumuzdan Universal Studio'lara falan gitmedik. Perak'taki çiftlikte tanıştığımız çok tatlı Singapur'lu bir arkadaşımız vardı, onunla şehir bahçeciliği yapılan yerleri gezdik. Çok güzel şeyler yapmış olsalar da, yetişen sebze ve meyvaları yemek yasak! Yasak manyaklığı çok fena. Bakmak için örnek olsun diye yapılmış. Halbuki kaç kişi doyar.




Mis gibi çikolata kokan nane


Yasak meyvalı şehir bahçeciliği; her halde bu ülkenin nadir yenilebilir köşelerinden


Bir de sanki daha önce hiç görmemişiz gibi Mangrove'ları görmeye gittik. Ama daha önce içlerine bu kadar girmemiştik, çok güzeldi; çamurdan bize bakan yengeçler, monitörler ve balıklar..





Singapur'da her şey çok pahalı olsa da, küçük su 3 TL mesela, foodcourtlar'da 2-3 dolara yemek yemeniz mümkün. En ucuz konaklama ve yemek Hint mahallelerinde. Singapur'lu arkadaşımız Grace bize Hint mahallesindeki Banana Leaf adlı bir lokantada yemek ısmarladı, fiyatları bilmiyorum ama muhteşemdi yemekler.

Yani bu fazla yapay, kuralcı ama tertemiz ülkede sanatsal aktiviteler çok fazla, ve tertemiz oluşu, taksi şöförlerinin Mahler'in son eseri hakkında fikrinizi sorması, her ulaşım aracında çalan entel jazz ezgileri ile ışıldayan zengin gökdelenler, eğer yoldan geçiyorsanız görülmeye değer..


Ev sahibi arkadaşlarımız Anya ve Dave güzel bir benzetme yapmışlardı: Singapur, sanki çocuğu yanlış bir şey yapmasın diye sürekli arkasından tıpış tıpış ittirerek yönlendiren katı bir ebeveyn gibi..

Bu kadar düzgün, zengin, yapay güzelliklerden sonra Endonezya tüm kuralsızlığı, çöplüğü, sefaleti ama hayat dolu yanları ile bizi bekliyordu..



13 Haziran 2012 Çarşamba

Malezya: Gerçek Asya

Malezya'da yaklaşık beş hafta kadar kaldık. Bu zamanın yarısını Perak'taki çiftlikte ve on gününü de Kuala Lumpur'da geçirdik. Burası için bu kadar kısa zamanda yorum yapmak zor olsa da, toparlamak adına genel izlenimlerimizi yazmak istedim.

Malezya bir İslam ülkesi olduğundan galiba, turist akımlarının çok fazla tercih etmediği bir yer,Tayland'a kıyasla. Çok fazla turist olmaması ve çok kültürlü bir ülke olması bizim en sevdiğimiz özelliklerindendi ve keyifli zamanlar geçirdik. Şimdilik düzgün organize olamamaktan biraz da maddi sebeplerden ötürü Borneo ve merak ettiğimiz bazı adalarına ulaşamasak da (Malezya yarımadasının doğu kıyısını da pek gezemedik aslında), gerçekten görülmeye değer bir ülke olduğunu düşünüyorum. 

Ülkenin her reklam panosunda yazdığı gibi, ''Malezya, Gerçek Asya''. Gerçekten Asya'nın kültürel çeşitliliği, binbir rengi ve kokusu hakim olsa da, hem kolonileşmekten hem de küreselleşme yüzünden Batı'ya da benziyor. Yani Malezya hiç bilmediğiniz bir dünya değil bir anlamda. Tam da bu yüzden, bu kadar çeşit ve her şeylerden bir tutam olması, burayı bambaşka bir yer yapıyor.

Ulaşım - Vize

Malezya, gezmek için çok rahat ve derli toplu  bir ülke. Biz Trang'tan otobüs ile giriş yapıp, sınırda 90 günlük vize  aldık ve hiç zorlamadılar. Eğer Borneo adasına gitmek isterseniz, ayrıca vize almanız da gerekmiyor. Ulaşım, ülke içinde her konu gibi oldukça rahat ve ucuz denebilir. Otobüs istasyonları oldukça rahat, hele Kuala Lumpur'daki yeni otogar, havaalanına benzer şekilde fazla organize ve gösterişli. Biz çoğunlukla otobüs ile yolculuk ettik. Tayland'daki gibi motorsiklet kiralamak pek kolay değil ve gördüğümüz kadarı ile çok yaygın da değil bu ülkede. Özellikle Kuala Lumpur'un metro sistemi, şehri gezmek isteyenler için büyük rahatlık sağlıyor. Tek sorun dondurucu klimalar. Hemen hemen herkes İngilizce bildiğinden, yol yön bulmak Tayland'dan sonra bize fazla kolay geldi. Taksiler de ucuz ama biz genelde otobüs ya da metro kullandık. Özellikle taksicilere haritadan gitmek istediğiniz yeri gösterince, haritayı ters çevirerek incelemeleri oldukça komik. :) Bir şehirden diğerine  gitmek, nereye gideceğinize bağlı olarak 12RM - 90RM'e göre değişiyor. Gidemediğimiz yerler içinde, yol parasının kişi başı 90 RM olmasından ötürü göremediğimize üzüldüğüm Perhentian adası var. Bunun bir de dönüşü olacaktı tabi.

Ülke içinde ucuz uçak seferleri de bulmanız mümkün, mesela Penang'dan Kuala Lumpur'a ya da Johor'a doğrudan uçabilirsiniz.


Kuala Lumpur otogarı


Meleka ve Penang sokaklarının esas konusu

 Konaklama




Konaklama durumu bir acayip. Çoğu yapı çok eski olduğundan, penceresi olan oda bulmak çok zor.  Ve pansiyon reklamlarında penceresiz olduğu için saatlerce rahat uyuyabilirsiniz gibi atmasyon kandırma çabaları var. Pencereli odalar hep daha pahalı. Penceresiz odalar ise bildiğiniz hapishane hücrelerine benzediğinden, insanın kalası gelmiyor. Özellikle bizim gibi Akdeniz havasına ve güneşine alışık insanlar için. (Adalara gidemediğimizden yazdıklarım sadece şehirler için geçerli.) Tek başına seyahat ediyorsanız yurtlar çok daha derli toplu, ve kişi başı 15 - 30 RM'ye konaklamak mümkün. İki kişi en ucuz konaklama, duş - tuvalet ortak ise 25 RM'den (16 TL) başlıyor. Her şehirde bir Çin mahallesi var ve Melaka dışında en ucuz konaklama seçenekleri bu bölgelerde. Tüm konaklama fiyatlarına, dandik de olsa kahvaltı dahil. Bizim yolumuz hiç havalı otellerden geçmiyor olsa da, duyduğumuz kadarı ile 5 yıldızlı otellerde konaklamak kişi baş 80 dolardan başlar. Çamaşırlarınızı da 20-30 RM arası yıkıyorlar genelde mekanlar. Asya'nın bir çok ucuz bölgesine kıyasla lavabo konsepti gelişmiş bir ülke, o yüzden çamaşır yıkamak pek zor değil. Ama sıcak su, sabun, tuvalet kağıdı ve lokantalarda normal bıçak bulmak, gittiğimiz birçok yerdeki gibi, bu ülkede de ayrı bir lüks konusu. Marketlerde tekli tuvalet kağıdı satılıyor yine. Burada da Tayland gibi hemen hemen her mekanda WI-FI var.
Daha önce yazdığım gibi Malezya'nın en büyük belası yatak böcekleri.. Oda ne kadar ucuz ise, böcekler de o kadar fazla.. Kaşınması günlerce sürüyor. Lavanta yağı biraz koruma sağlıyor. Bir de ısırdığında bağırtan karıncalar var ama genelde kırsal alandalar. Genel olarak temiz bir ülke diyebilirim, ama eski kanalizasyon kanalları ile çevrili şehirlerde zaman zaman gelen felaket iç bayıltıcı kokular ve dev sıçanlar görmedim değil.

Yemek



Malezya yemek ve içmek açısından bir cennet. Ne ararsanız bulabiliyorsunuz ve her bütçeye göre de bir şeyler var. Tropikal iklimin tüm nimetleri dışında, kakao yetiştiren bir ülke olduğu için inanılmaz leziz kekler ve çikolatalar yedik; 4 aylık çikolatasız Tayland diyetimizden sonra nefis oldu. Çok enteresan yerel yemeklerin yanı sıra, Çin ve Hint mutfağından da nasiplenmek mümkün. :) Çinliler de her şeyi yedikleri için, fazla maceracı değilseniz biraz zor olabiliyor Çin restoranlarında yemek yemek.
Ben yemek konusunda pek esnek bir insan değilmişim, onu anladım. Bizim ülkemizdeki .Çin mutfağının da gerçek Çin mutfağı ile pek alakası yokmuş. Sokakta ya da food court'larda yemek yemek,  Asya'nın her yerindeki gibi çok daha ucuz ve daha renkli her açıdan.





 Biz genel olarak balık soslu uzakdoğu mutfağı kotamızı doldurmuşuz sanırım. Tüm mutfaklar içinde en ucuz olan Hint yemeklerinden bol bol yedik. Her tür balık ürününün rahat bulunduğu bir ülke, ve tabi ki  bizim ülkemize kıyasla çok ucuz. Ama balıkların üstüne döktükleri acılı domates sosu yüzünden balıktan bir şey anlamıyorsun. Çok fazla karides çiftliği ve hiç beğenmediğimiz avlanma şekilleri yüzünden balık ürünü az tükettik. Tüm bu hayatımızı zorlaştıran bilgileri edinmemiş olsaydık deli gibi karides yerdim ben de.. Kısacası Hint ve sokak restoranlarında iki kişi 10-20 RM'ye (5-10TL) çok fazla doyup, susuzluğunuzu giderip, üstüne de keyif masalası ya da teh tarik (bir nevi sütlü çay) içmek mümkün. Ama nefis restorantlar çok fazla, onlara kapılırsanız da üst limit size kalmış yine. :) Yemek fiyatlarına, özellikle üst sınıf restoranlarda KDV dahil değil. Önünüze hesap geldiğinde mutlaka ekstra KDV ve bahşiş eklenmiş oluyor, aklınızda olsun.


Patates :)




En sevdiğim içecek, Teh Tarik. İyisi tarifsiz, kötüsü ballı sütlü çay gibi.


Bütçe
Malezya Türkiye'ye göre neredeyse yarı yarıya ucuz olsa da, bize çook da ucuz gelmedi. Günlük iki kişi  yol masrafları, bazen sinema, bazen müze girişleri, bazen de keyif birası içelimler ile 50-100 TL arası gidip geldik çoğunlukla. Yolda tanıştığımız kimi insanlar Tayland'ın daha pahalı olduğunu düşünse de, bizce Malezya'nın kesinlikle daha pahalı olmasının yanı sıra, para harcatmak için seni kandıracak çok fazla şahane yemek, inanılmaz çikolatalar, konserler, müzeler gibi etkenler var. Her yerde ATM bulmak kolay ve aldıkları komisyon da oldukça az.
Konaklama: 15 - 75 RM. Su: 2 - 3 RM. Kahve: 5-15 RM. Bira: 12-20 RM. Yemek: 5-65 RM.

İklim



Malezya beni sıcaklık olarak epey zorladı. Ekvatora yaklaştıkça devamlı ıslak ve nemli olma hali yorucu olabiliyor. Hava biz oralardayken genelde hep gri florasan renkte idi. Klimalı bir otobüs penceresinden bakınca, dışarıda üşüyeceğini sanıyorsun ama alakası yok, çok terlemeli bir yer. :) Hava kapalı olduğunda iyice basıyor, bir fenaydı yani. Ama belki bizim orada olduğumuz dönem için geçerlidir bilemiyorum. Yine de bu sabit ısı ve sıcaklık durumunun canlı çeşitliliğine katkısı çok takdir edilesi. O kadar hızlı büyüyor ki bitkiler, bıraksanız şehri kaplar sarmaşıklar; yani hava çook sıcak olsa da, etraf sizi kalmanız için kandırıyor. :) Her su birikintisinde balıklar, çiçekler, rengarek bir şeyler var. Burada da monokültürel halde tek tip Hindistan cevizi, palmiye ve lastik ağaçları ekili her yerde ve büyük gelir kaynağı.

Alışveriş



Malezya'nın büyük şehirleri bildiğimiz her yer gibi bol bol alışveriş merkezi dolu. İçlerindeki tüm dükkanlar da aynı. Daha ucuzlar, sanırım çünkü tüm turistler torba torba alışveriş yapıyorlar. Bana göre en ilginç yanı yerel el işçilikleri, şahane el yapımı Çin çay takımları, batik ve rengarenk uçurtmaları. Tahta ve gümüş işçilikleri de güzel çok. Bir de elektronik ürünleri Türkiye'ye kıyasla o kadar ucuz ki, zor tuttuk kendimizi ihtiyacımız olmayan bir şey almamak için. Onun dışında da sokaklarda Çin ürünleri ve tipik Asya pazarları her yerde.





Güzel batik işçilikleri ve batik için kullanılan baskı kalıpları


El işçiliği müzesinden uçurtma örneği

 Masaj ve diğer terapiler


Çinliler çok olduğu için, akupunktur ve diğer Çin terapilerinden faydalanmak mümkün. Özellikle Çin refleksolojisi muhteşemmiş. Eğitim almak isterdim, ama genelde tüm bu eğitimler Çin okullarında minimum 5 yıl öğrenim gerektiriyor, tabi böylece tüm meridyen sistemini her şeyi görmüş oluyorsun. Bulabildiğim tüm kurslar güzellik salonlarındaydı, güvenemedim. Bir diğer durum ise, Hint mahallelerinde yaygın olan Ayurveda terapileri. Ben sadece 3 kez Çin refleksolojisi yaptırabildim, ucuz olsalar da bizim bütçemiz için lüks kaçıyor. Ama hepsi birbirinden inanılmazdı, artık izlediklerimden kaptığım kadarıyla idare ediyorum şimdilik. Refleksoloji seansları 35 - 75 RM arası.

Gezginlere, iş adamlarına rahat bir ülke

Sanırım Asya genel olarak yumuşak ve arızasız, özellikle beyaz turistlere karşı. Ne de olsa beyaz ve temiz para kapısısın. Tüm bunlara ek olarak Türk olduğumuzu öğrenince özellikle Malay'lar müslümanız diye acayip sevinip çok fazla yardımcı olmaya çalıştılar. Bol bol aleyküm selam yani. Bazen de en yakın cami mekanlarının adreslerini ya da kartpostallarını elimize tutuşturmaya çalıştılar. :) Ve Türk görmek onları şaşırtsa da, ülkemiz ile ilgili  oldukça fikir sahibiler.
Malezya'da gece yürürken kapkaç olayı çok fazla oluyormuş ama bizim başımıza şimdilik gelmedi ve böyle bir duruma tanıklık etmedik. Bana genel olarak çok rahat ve huzurlu bir ülke gibi geldi.. Ama şeriatla yönetildiğini ve uyuşturucu ya da diğer yasak olan kuralları çiğnemenin sonucunun ölüm cezasına kadar gittiği bir ülke olduğunu göz önünde bulundurmakta fayda var. 

Çok kültürlü bir ülkede İslam ve şeriat



 Malezya enteresan bir yer. Daha önce de yazdığım gibi üç apayrı kültürün birbirleri ile uyum içinde yaşıyor olmaları, dinlerine ve geleneklerine saygılı olmaları Malezya'nın en güzel ve ilginç yanı. Tropikal iklimin damak tatları ve doğal zenginlikleri açısından da her anlamda  görülmeye değer.

 Zaman zaman bizim ülkemizle kıyasladığımda çok daha toleranslı ve özgür bir yermiş gibi geldi bana. Çinliler ve Hintliler ile Malezyalılar'ın uyumuna bakınca. Mecburen Batılı sömürgecilere karşı birlik olmak zorunda kalmışlar ve 1957'den beri rahat rahat yaşıyorlar. Eyaletler ve sembolik krallıklar ile şeriat olan bir ülkede düşünce ve kıyafet özgürlüğü ne değişik diyorduk. Ama sonra daha dikkatli bakınca fark ettik ki, kapalı Müslüman kadınların içki ve sigara içmesi tabi ki neredeyse yasak ve çok ahlaksız bir şey. Köpek helal değil ve Müslüman mahallelerinde çok sık görünmüyorlar. Kürtaj burada da yasak. Baleyi yasaklamaya çalışıyorlar. Oylar çalındığı için halk ayaklandığında, polisler aynı derece faşist. Kanıt göstermeden hükümeti eleştirenler içeride, ama sanıyorum ki bizim ülke rekolar kitabına daha önce girecek bu konuda. Ve ülkemizde olan tüm doğa katliamları gibi burada da devletle el ele olan şirketler, para uğruna aynı pislikleri yapıyor. Turist olarak ilk bakışta fark etmiyor insan böyle gülen yüzler arasında, ama sonuçta şeriat var bu ülkede; her ne kadar Çinliler'in ve Hintliler'in inaçlarına saygılı olsalar da durum bu. Fakir gittikçe fakirleşiyor, zengin de gittikçe zenginleşiyor her yerdeki gibi.

Yine de hem kültürel, hem mimari açıdan rengarek bir yer ve doğası çook güzel bir ülke. Bir turist olarak  sizi ellerinden geldiğince rahat ettirmeye çalışıyorlar..




Genel tavsiyeler
  • Görmenizi tavsiye ettiğimiz yerler: kültürü ve doğası için Penang adası ve Georgetown; yağmur ormanı deneyimi için Taman Negara milli parkı; deniz ve kum hastalarına Perhentian adası ve Tioman adası; büyükşehir sevenlere Kuala Lumpur; tarih ve müzeler için Melaka. Bunların dışında Borneo çok övülen bir ada, henüz göremedik ama tavsiye ederiz yine de. :)
  • İşlerinizi halletmek, seyahat planlarınızı yapmak için Tayland'daki gibi tur acentalarına bağlı değilsiniz. Dil problemi olmadığı için kendi biletinizi kendiniz alabilirsiniz terminallerden. Kafanıza göre plan yapıp yola çıkarsanız çok sıkıntı yaşamadan ulaşırsınız varmak istediğiniz yere. Otogarlarda müşteri bekleyen hostel sahipleri zaten istemediğiniz kadar yardımcı oluyor. :) Vaktiniz var ve kendinize güveniyorsanız, birçok aktiviteyi tur şirketlerinden bağımsız olarak yapabilirsiniz.
  • Noodle yemeklerinden Laksa Asam ve tatlılardan Rojak denemeye değer. Hint restoranlarında Roti  adıyla, bizim gözlemeye benzer birşey bulabilir, tuzlu Lassi diyerek de ayran sipariş edebilirsiniz; Malezya'nın en ucuz kahvaltı seçeneklerinden. Damak tadınız maceraperest ise daha birçok seçeneğiniz var.
  • Müzeler genelde oldukça başarılı. Kuala Lumpur ve Melaka'da birkaç müze görmeden geçmeyin. KL Kuş Parkı pek ucuz olmasa da çok eğlenceli. 
  • Çin ve Hint tapınaklarına girip rahat rahat gezebilirsiniz. Fotoğraf çekerken, ibadet eden insanlara saygı göstermeyi unutmayın yeter.  
  • Pirizler üçlü İngiliz usulü.
  • Su mataranız varsa sokaktaki su makinalarından ucuza doldurabilirsiniz, plastik de tüketmemiş olursunuz. :)

6 Haziran 2012 Çarşamba

Melaka: Tüccarlar Şehri




Kuala Lumpur'un yaklaşık 150 kilometre güneydoğusunda, nispeten ufak, eski bir şehir Melaka. Tarihi ve dolayısıyla turizmi ile ismini gezginlere duyuran sevimli, hoş bir yer. 16. yüzyılın başlarına kadar Sultanların hükümdarlığı altında ticaret merkezi olarak zenginleşmiş, yıllarca süren zorlu mücadeleler sonunda Portekizliler'e yenik düşerek, stratejik konumunun verdiği gücü Avrupalılar'a kaptırmış. Malezya'nın birçok yerinde olduğu gibi burada da Çinliler, Hintliler, Müslümanlar ve Hristiyanlar iç içe yaşıyorlar.




Melaka merkez otogara (Melaka Sentral) vardğımızda, bizim gibi nerede kalacağını bilmeyen sırt çantalı ucuzcu turistleri yakalamak için orada bulunan bir hostel sahibiyle konuşmaya başladık. Bu birkaç dakika, bize tavsiye ettiği bölgede bir hostele yerleşmemizle sonuçlandı. Şimdiye kadar gördüğümüz tüm Malezya şehirlerindeki Çin mahalleleri ucuz yemek ve ucuz konaklama imkanı sunarken, buradaki Çin mahallesi epey turistik ve nispeten pahalı. O yüzden bu mahallenin biraz dışında, hem son model alışveriş merkezlerine, hem de Çin mahallesi gibi tarihi ve turistik yerlere yakın olan Taming Sari bölgesinde bir hostele yerleştik. Ödediğimiz günlük konaklama ücreti 40 RM (iki kişilik oda fiyatı, kahvaltı dahil) Bu arada birçok mekanda kahvaltı fiyata dahil diyoruz ama, verdikleri kahvaltı kuru ekmek, margarin ve kötü bir reçelden ibaret.

Melaka'nın, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil olan eski şehir merkezi çok sevimli bir Çin mahallesi. Denizden içeri giren dar bir nehrin iki yanında boylu boyunca uzanan iki katlı şeker gibi evler, kafeler, dükkanlar ve oteller var. Yaklaşık yarım saat süren bir tekne turuyla bu nehri şöyle bir turlamanız mümkün. Jonker bölgesi olarak da bilinen eski Çin mahallesinde bol bol antikacı, giyim kuşam, ve ıvır zıvır dükkanı bulabilirsiniz. Haftasonları ise akşamüstü kurulan pazar sayesinde tıklım tıklım doluyor bu sokaklar. Gezintimiz sırasında benim mikrofonları uzaktan görüp yanına çağıran, rekorlar kitabına 'parmağıyla dört tane hindistan cevizini arka arkaya en hızlı delen adam' sıfatıyla girmiş ilginç bir amcayla tanıştık, sohbet ettik. Daha çok kendi kendini övmesini dinledik sanırım. :) 


Haftaonu pazarı, ve parmakla hindistan cevizi delme gösterisinden manzara.


Buraya gelene kadar sürekli o müze senin bu müze benim şeklinde gezdiğimiz için, Melaka'daki müzelere fazla rağbet etmedik. Ama aslında buranın en önemli turist faaliyeti de müzeler. Portekiz Meydanı, Etnoğrafya Müzesi, İslam Sanatı Müzesi, onlarca eski kilise ve cami de ziyaret edilebilecek yerler arasında.


-Kanalın yanındaki kafelerde oturup buzlu çay içebilirsiniz, ucuz ve güzel. 





-Çin mahallesinin derinlerinde yine ucuza sokak yemekleri tadabilirsiniz, biz vatos etinin tadına bakma fırsatı bulduk.


-Melaka'ya gidecekseniz mutlaka haftasonuna denk getirin ki pazar vakti eğlenceyi görün. 

-'Duck Tours' diye bilinen, tekne şeklindeki otobüslerle güzel bir şehir turu atabilirsiniz, biz yapmamış olsak da.

-Rickshaw denilen koltuklu bisikletlere atlayıp, sıkı bir pazarlık karşılığında şehri dolanabilirsiniz. Ya da gideceğiniz yere kendinizi bıraktırabilirsiniz. Yakın mesafeler için yaklaşık 15-20 RM.



Bu rickshaw'lar oldukça kopuk. Arkalarında bangır bangır müzik çalan koca hoparlörler, her tarafları rengarenk ışıklarla kaplı, lunaparktan fırlamışçasına geziyorlar sokaklarda. :)




Odamızın rahatlığı, nispeten ucuz olması ve şehrin keyfi yüzünden beş gün kadar kaldık Melaka'da. Bu arada Kuala Lumpur'un keşmekeşinden kaçarak biraz dinlenmiş olduk, internet işlerimizi hallettik ve tembellik yaptık. Bir sonraki durak, Singapur'un komşusu Johor Bahru şehri idi. Orada ilgi çekecek fazla birşey olmadığını bilsek de, yolu bölerek bir gün geçirebileceğimizi düşünüp, yola çıktık.




Emre.