Yogyakarta ve Bali'nin önemli sanat ve kültür aktivitelerinden biri kukla şovları. Gölge oyunu (wayang kulit) olarak da adlandırılan bu oyunlar geleneksel ve ahlaki olarak da büyük önem taşıyorlar ve kutsal kabul ediliyorlar. Onuncu yüzyıldan beri gösterimde olan bu oyunlarda ünlü Hint destanları Ramayana veya Mahabharata konu ediliyor. Kuklalar bufalo derisine işlenerek yapılıyor, yakından bakınca gerçekten inanılmaz bir el işçiliği var.
Sahnenin hemen arkasında kuklacı ve anlatıcı, onun arkasında Gamelan topluluğu ve koro yer alıyor. Sahnenin önünde de gölge oyununu izleyen seyirciler şeklinde gerçekleşiyor şov.
Okuduğum kadarı ile, sahne dünyayı, sahneye yansıtılan hindistan cevizinden yapılmış ışık güneşi, sahnedeki kuklalar ruhları, kuklacı(dalang) ise ulu güçleri ve tanrıları sembolize ediyor. Performans sırasında tanrı gibi olan kuklacı, aynı zamanda hikaye anlatıcı, hiç bir metine bakmadan, bazen tüm gece aralıksız olarak hikaye anlatıyor ve hem oyunu hem de müzisyenleri yönetiyor.
Oyunun anlatımı eski Java veya eski Bali dilinde oluyor. Endonezya'da diller kast sınıfına göre ayrılıyor. Kukla oyunları, en yüksek kastın dilinde, yani krallara, rahiplere ait olan dil. On guruba ayrılan bu dilin, bugün yalnızca ilk üçü konuşuluyor. Onuncu dili bilen ve o mertebeye ait çok az insan var. Dolayısı ile bir tek biz değildik performansın dilini anlayamayan. Bir kuklacının hikaye anlatabilmesi için bu en yüksek sınıftaki dili ve diğer dilleri bilmesi gerekiyor. Genelde babadan oğula geçen kuklacılık ve hikaye anlatıcılığı uzun eğitimler ve diğer mistik deneyimler sonunda kazanılıyor. Yelpaze şekline benzer figürler Himalaya dağlarını sembolize ediyor. İyi ve soylu karakterler sağ tarafta, kötü karakterler sol tarafta yer alıyor.
Özellikle şeytansı, kötü karakterleri Siyah Kalem'in eserlerine benzettim ben. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Mehmed_Siyah_Kalem) Sanatsal, mimari ve dinsel anlamda birbirine benzerlik gösteren bir çok şey var aslında, hep ilgimi çekmiştir. İyi ki Jung ve kolektif bilinçaltı kavramı var, birazcık da olsa insanın tüm bu benzerliklere anlam verme ihtiyacını doyuruyor.
Bizim gittiğimiz performans Ramayana'ydı. Bu performans normalde tüm gece sürüyormuş, bizim izlediğimiz, iki saatlik kısa olan versiyonuydu ve şansımıza gösteri kalabalık değildi. Böylece hem sahne önünde, hem de sahne arkasında vakit geçirebildik. Emre müzisyenleri kaydetti, ben de şovu görüntülemeye çalıştım.
Şov başlamadan önce kukla yapımcısı yanımıza geldi, ısrar kıyamet tüm işlerini gösterdi. Çok nefis işçilikleri, ne işime yarayacağını bilmesem de almak istediklerim oldu aralarından. Almayınca, belki yarın gelir alırsın ya, dedi.. Endonezya'nın klasik durumu, umut kesilmez.. Araç istiyor musun? Hayır. O zaman yarın için düşün gibi her konu ve ürün için bu durum böyle devam ediyor ve her cümlenin sonuna ya ekliyorlar. ''Maybe tomorrow yaaa?''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder