11 Şubat 2012 Cumartesi

Pai

 Pai..
Gerçekten nefis bir yer.. Eskiden çok ucuz ve parasız hippilerin geldiği bir yermiş Pai. 2005'te çok büyük bir sel olmuş ve bütün şehir yeniden yapılanmış.. Şimdilerde de hippi bir yer diyebiliriz. Ama daha çok Avrupalı zengin hippilerin ya da orta yaşlı eski hippilerin mekanı denebilir.. Şimdi her yerde küçük kafeler, güzel barlar, renkli dükkanlar var. Kaş gibi, küçük ve cici bir yer. Her dükkanda, bakkalda güzel müziklerin çaldığı, bol bol dreadlock'lı insan görebileceğiniz, küçük ama çok sevimli bir yer Pai. Diğer yandan çok Thailand gibi değil sanki, minik bir Avrupa şehrine benziyor, herkes İngilice biliyor. Neyse, biz çok sevdik ama..
Geleneksel olarak, bir şehre gittiğimizde birimiz bir kafede oturup, eşyaları gözetip kahve içerken, diğerleri Lonely Planet seçenekleri dışında kalacak yer bakıyor. Ve genelde en tembel ben olduğum için, kahve keyfi yapan ben oluyorum. Bu arada Thailand'da güzel kahve bulamam ve azaltırım sanıyordum. Hiç öyle olmadı, her yerde taze ve mis kahve bulmak mümkün. O yüzden en sevdiğim ülke burası olabilir. :) Neyse, ben aylaklığa övgü halindeyken Işıl ve Emre kalacak yer buldular.



İçinde duş ve tuvalet olmayan oda ve ağaç evimsi mekanlarda iki kişi günlüğü 200 Baht'a kalmak mümkün.. Çok sevdik biz odamızı. Çadırda kalmaya alıştığımız için, hava almayan dört duvarlı bir yer çok havasız geliyor. Bu sevimli mekan, çadırdan daha büyük, içi cibinlikli, havadar ve muhteşem manzaralıydı.. Uyanınca direk kuşlar, ve aşağıda gördüğünüz manzara ile güne başlıyorduk..


Manzaramız..


İlk gece Işıl, Emre, ben keyiften ve gülümsemekten yanak kaslarımızın ağrıdığı bir gece geçirdik. :) Thailand genelinde en pahalı şey şarap ve en ucuz şey viski sanki. İlk gece bir şişe bitkisel viski aldık üçümüz, şişesi 120 Baht yani 7 TL falan.. Bizim habe habelere duyurulur. :) Sokakta keyifli bir barda, Beatles ve blues dinleyerek çok güzel muhabbetler ettik.. Işıl da deneyimlerini güzel anlatan bir hatun. Kendini sıkışmış hissettiğinde, Kamboçya'da fark ettiği üzere,  hepimizin aslında sandığımızdan çok alanı olduğunu söylüyor. Gök kubbe altında özgürüz ve gidecek çok seçeneğimiz var.. Işıl'ı tanıyorsanız, o anlatsın size Kamboçya deneyimini. :) Gerçekten bana çok iyi gelen bir hikaye anlattı bize..


 Gece çok soğuktu.. Doğa'yı dinleyip şalımı, kazağımı ve patiklerimi aldığım için memnunum. İnsanın Bangkok'ta yanarken aklına kalın bir şeyler almak hiç gelmiyor. :) Bizim bünyeler zaten her koşula adapte olmaya çalışıyor sanırım. Ankara ve İstanbul'da don, Bangkok ve Ayutthaya'da yan, Chiang Mai'de gündüz yan, gece serinle. Pai'de gündüz kavrul gece don. :) 
Ertesi gün uyanır uyanmaz motor kiraladık Emre ile. Etraf yemyeşil nefis, en kuru dönem olmasına rağmen. Direk Tacomapai'ye gittik, doğal mimari ve doğal tarım mekanı. Gittiğimizde öğle vaktiydi, her yer çok kuru geldi. Fakat bana bile fazla hippi mekanıymış ve sanki pek bir iş yapılmıyormuş gibi gelen bu mekan hakkında çok fazla iyi şey duyduk. Yakınlarda oraya gidip çalışacağız. Sonra motor ile gezerken bir fil mekanına geldik. Bana tüm fillerin durumları çok üzücü geliyor. Hepsi ayaklarından zincir ile bağlılar. Ama isteseler, o dandik kulübeyi ve bağlı oldukları yeri yıkarlar. Seda bir fil turuna gitmişti. Onun dediğine göre, küçüklüklerinden beri bağlandıkları için, filler koşullanmış bu duruma.. Yine de buralarda özgür fil var mı, merak ediyorum. Chiang Mai'de daha önce Başak ve Zeynep'in anlattığı fil rehabilitasyon merkezine çalışmaya gitmek istiyoruz bir ara. Ama fil pisliği temizlemek için bile biraz pahalı bir yer.


Sonra geze geze şelale, Çin köyü, Pai'nin güzel dağlarını, tepelerini gördük iki gün. Sırt çantalarımız çok büyük olmasa da motora binmek zor onlarla. Bir Tuk Tuk'umuz olsa ne güzel olurdu, müzik dinleye dinleye gezer, dağlarda kalırdık:)






Dikkat! Kayar olunur aşağıya.


Buralarda dereler, şelaleler çok güzel olsa da, biz çok şımarmışız Kaz dağlarında.. İçine girip, kurbağa gibi yüzdüğümüz suyu içemedikten sonra, nereye kadar? :)
Kısacası aylaklığa övgü halinde, güzel zamanlar geçirdik Pai'de.. Yaklaşık dört gün kaldık sanırım. Seda da fil turundan dönünce, yine dörtlü olarak, gündüz Emre ile motor, akşam kızlar ile sohbet, muhabbet, bar keyfi.. Buralarda tüm barlar gece 11'de kapanıyor. Cici cici mekanlar olsa da, müzik konusunda da çevremizde harika müzisyenler olduğu için, oldukça şımarığız.  Tüm guruplar fazla amatör geliyor, ama görünüş olarak çok havalılar. Devrim, Fatih, Sinem, Kuzey, Murillo, Orhan, Onur, Kubilay başta olmak üzere, hepimiz buralara yerleşsek pek güzel işler olur. :)






Because of the Babylon and the situation:)

Gittiğimiz her yerde kalsak daha da kalınır. O yüzden çok uzatmamaya çalışarak, Seda ve Işıl ile vedalaşıp, Mae Hong Son'a geçtik Emre ile..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder