31 Ekim 2012 Çarşamba

THK; 'Atık' Su Arıtma Sistemi

Bizi THK’ya çeken şeylerden biri, belki de en önemlisi, Philip ve Audrey’den aldığımız bilgi sayesinde Chakra’nın geliştirdiğini bildiğimiz atık su arıtma sistemiydi.

Gri ve/veya siyah suyun biyolojik aracılar (bitkiler ve mikroorganizmalar) sayesinde arıtılabildiği bilinen bir yöntem. Önce (en az) iki bölmeli bir septik tankta dinlendirilen su (siyah veya siyahla karışık gri), özellikle bol su seven bitkilerin ekildiği, tasarıma göre hızlı veya yavaş akım sağlayacak çakıl dolu bir yatağa yönlendirilir. Burada bitkiler, ve çakılların yüzeyinde yaşamaya başlayan mikroorganizmaların işbirliği sayesinde suya oksijen kazandırılır ve  kirlilik dediğimiz şey bu canlılara besin olur. Buradan çıkan su da, arazide sulama amaçlı kullanılabilir. Bu veya benzer bir sistemle arıtılan atık suyun, ne olur ne olmaz diyerek (hala patojenler içermesi ihtimaline karşı) sadece ağaçları sulamada kullanılması öneriliyor. Ya da isterseniz havuza yönlendirip balıklarınızı da bu suyla besleyebilirsiniz.

Dünya’nın birçok yerinde bu sistemin çeşitli varyasyonları kullanılıyor. Ev ölçeğindeki küçük tasarımların yanı sıra, belediyeler de büyük ölçekli arıtma işini yavaş yavaş ele almaya başlıyorlar. Özellikle Avustralya, alıp başını yürümüş durumda. Anladığım kadarıyla Antalya belediyesi de bununla ilgileniyor.


Koh Phi Phi, ‘Poo Garden’; maalesef ya ilgisizlikten, ya da adanın turist çılgınlığının ulaştığı boyutlar yüzünden pek başarılı görünmüyordu. Çevredeki koku sürekli böyleyse o zaman durum vahim.  Ama yine de manzara ve fikir güzel.

Chakra’nın kendi evi için yaptığı tasarım da yukarıdaki yöntemi temel alıyor, fakat üzerine kendi fikirlerini de yerleştirmiş.  Sadece siyah suyu değil, gri suyu da, yani evin tüm atık suyunu buraya yönlendiriyor. Kendi ağzından (İngilizce) dinlemek isterseniz, aşağıdaki kısa filmi izleyebilirsiniz.


Bu sistemi 3 ana bölüme ayırabiliriz sanırım; septik tank, yüzey-altı çakıl yatağı ve havuzlar.
Septik, kesinlikle su sızdırmayacak iki bölmeli bir hazne olmalı. Önce katıların çökeldiği, daha büyük olması gereken ilk bölme, sonra bu suyun dinlendiği ikinci, daha küçük bölme. (Sırasıyla 2/3 ve 1/3 olarak oranlanabilir.) İki haznenin toplam boyunu hesaplarken düşünülecek genel kural da şu: 2 kişilik bir ev için 3,5 m x 1,5 m x 1 m (derinlik). Aslında kişibaşı günlük harcama biliniyorsa, bunu 2,5 ile çarparak gerekli ihtiyacı net olarak bulabilirsiniz, çünkü suyun ortalama 2,5 gün bu haznelerde dinlenmesi öngörülüyor. Bu iş için genelde beton kullanılmakta, ama hazır tank da satın alabilirsiniz. Beton kullanılacaksa, özellikle de deprem bölgesindeyseniz, çatlak oluşma ihtimalini yok etmek için güvence olarak betonun içine kümes teli sermekte fayda var (ferrocement).  



Eric’in projesindeki septik tank ve kontrol kapakları. Arkada da yağmur suyu için kullanılan depoları görebilirsiniz.

(Kendi atığıyla başa çıkabilen bu tip septik tank sistemlerini satan ve kurulumunu yapan şirketler olduğunu eklemek lazım, doğrudan satın da alınabilir. )

Burada işi ilginçleştiren eleman, kompost solucanları. Chakra’nın tabiriyle, ‘Solucanlar nemli, karanlık ve yemek bulabilecekleri serin bir yer isterler. Bunun için de septikten daha iyi bir yer düşünemiyorum’. Kompost solucanlarının patojen öldürmekte de çok başarılı olduğunu ekliyor.

Böylece septiğin ilk haznesine bir ekleme yapıyor.

Tanka giren atık suyun döküldüğü girişin altından, boylu boyunca uzanan bir ızgara yerleştiriyor. (Yaklaşık 20-30 cm boşlukları olan geniş bir ızgara.) Bunu bambudan yapmış. (Paslanmayacak veya çürümeyecek bir malzeme olması yeterli.) Çürümez, kırılmaz mı diye sorunca aldığım cevaba epey şaşırdım. Bambu, suyun altında çürümezmiş. (Hatta betonun içinde de yıllarca çürümeden kaldığı onaylanmıştır.) Bunu da şöyle sağlıyor: bu tepsi, giriş su seviyesinin altında, ama çıkış su seviyesiyle neredeyse aynı hizada, yani haznedeki su, bu tepsinin sürekli azıcık üzerinde. Böylece bambu sürekli suyun altında muhafaza ediliyor. Sonra bu tepsinin üzerine çok da kalın olması gerekmeyen bir kat saman yayıyor. Burada solucanlar yaşayacak. Hazeneye giren siyah sudaki katı maddeler bu samanın üzerinde kalıyor ve su da aşağıya süzülüyor, bu sayede solucanlar için gereken besin ve rutubet sağlanıyor. (Başlangıçta biraz mutfak artığıyla desteklemek iyi olabilir.) Ve tabi aynı zamanda bu katı ‘atığı’ solucana dönüştürmüş oluyor.

Solucanlar gayet mutlular, aşağıdaki fotoğraf da bunun kanıtı. Bunların kompost solucanı olması önemli, ama çeşidi size ve çevrenizdeki kaynaklara kalmış. ‘Satın almanız da gerekmez, herhangi bir şehir çöplüğüne gidip elinizi biraz daldırdığınızda genelde bir avuç dolusu çıkarabilirsiniz’ diyor. Herhangi bir solucan çiftliğine başlarken en az 250 gr. solucan gerekirmiş. Şu anda bol bol solucanı var ve isteyenlere kiloyla satıyor. Bazen, ‘insanlara bokumuzu satıyoruz’ diye kıs kıs gülüyordu.

Solucanların maaşallahı var. Mutfaktan gelen soya filizleri ve diğer artıklar da onlara afiyet.


İki hazne de dolduktan sonra, üzerine yenisi eklendikçe taşan sıvı, yüzey-altı su yatağına gidiyor. İki haznenin arasındaki ‘T’ bağlantısına ve isterseniz ikinci haznenin de çıkışına filtre takmakta fayda var, böylece yüzey-altı yatağa katı madde girmediğine emin olunur. (Yukarıdaki şemaya bakınız.)

Dikkatimizi en çok çeken şey, neredeyse hiç kötü koku duymamamızdı. Solucanlar işlerini çok güzel yapıyorlar. Chakra’nın en çok övündüğü şeylerden biri de buydu; ziyarete gelen herkese gösterip, ‘bakın koku da yok’ diyordu. Ama filtreyi kontrol etmek unutulduğu zaman, ara ara yaşanan küçük taşmalarda koku artıyor doğal olarak. Özellikle de çamaşır makinası çalıştığında!

Önemli noktalardan biri de şu; sistemi kurup kullanmaya başladıktan ancak bir süre sonra solucanları ekleyebiliyoruz. Beton septik tankını inşa ettikten hemen sonra solucanları  içine koyarsanız yaşamazlar. (Hem betonun yaydığı toksinler, hem de uygun koşulların henüz oluşmamasından.) Solucanların içinde yaşayacağı karbon (saman) katman çürümeye başladıktan sonra solucanlar eklenebilir.  

İkinci aşama, foseptikten çıkan suyun yüzey-altı yatağında bitkiler ve bakteriler tarafından havalandırılıp, temizlenmesi. Temelinde bir gri su yatağı yapmaktan çok farkı yok, ölçüler ve tasarım biraz farklı sadece. Hesaplamalar için bazı kurallar var. Eğer gri ve siyah su birlikte geliyor (dolayısıyla su miktarı artıyor) ise, o zaman kişi başı 3,5 m3; eğer gri su ayrı filtrelenecekse (su miktarı azaldığından), kişi başı 2 m3 kadar alan lazım. Bu hesapla, çakıl yatağının derinliği 80 cm, içerideki suyun seviyesi de 75 cm olmalı. (ölçülerde 5-10 cm kadar oynanabilir, fakat alan kısıtlaması varsa, derinliği biraz arttırarak yüzey alanı küçültülebilir) Yine de dikkat edilmesi gereken şey, su seviyesinin çakıl yüzeyden 5 cm kadar aşağıda kalması. Yani suyun üzerinde yaklaşık 5 cm kalınlığında kuru bir çakıl katmanı kalmalı ki insanlar suyla, su havayla, pis kokular da burnumuzla temas etmesin.

                                İki haftalık bir çakıl yatağı, bitkiler henüz genç


Önce bir çukur kazılıp su sızdırmayacak bir plastik örtü (geomembrane) serilir ve içi çakıl doldurulur. Ya da yine çatlamayacağına emin olunan bir beton havuz, veya su geçirmez bir kil tabaka olabilir. Bu sırada giriş ve çıkış boruları yerleştirilir, istenirse kontrol kapakları ve bir yağ kapanı da eklenir. Çakıl istenilen seviyeye geldiğinde bitki ekmeye hazırdır. Sistem çalışmaya başlayana kadar biraz zaman geçeceğini hatırlamak lazım.

Bu bir yavaş akım sistemi, yani su, inanılmaz bir yüzey alanı sağlayan çakıl yatağına girip yavaşlıyor, bitkiler ve sudaki mikroorganizmaların işbirliği sayesinde çeşitli kimyasal, fiziksel ve biyolojik işlemler ile beraber dinleniyor. Bu esnada bitkiler suya oksijen sağlıyor, aerobik ve anaerobik bakteriler, yosun ve mantar gibi organizmalar da sudaki artıkları besine çeviriyorlar.

Bunun için suyun bir süre bu yatakta beklemesi lazım. Bu yüzden çakıl yatağının su giriş ve çıkış boruları neredeyse aynı seviyede. (Hatta aynı seviyede de olabilir.) Yukarıdan su eklendikçe, ufak ufak taşıyor, yani yatay olarak ilerliyor. (Eğer kontrol kutusu kullanacaksanız, yukarıdaki yöntem de uygun.)


Çakıl yatağı için kişibaşı ortalama 2,5 m3 olarak da hesaplayabileceğimiz hacim boyu, tipik bir Batılı bireyin günlük ortalama 150 litre olan harcamasına göre düşünülmüştür. Gelişmiş Batı’nın dışına çıktığınızda, bu ortalama en az yarı yarıya azalıyor. Aslında, foseptik ve çakıl yatağının boyunu hesaplarken, maksimum insan sayısı ve su kullanımı üzerinden gitmek lazım ki taşma ihtimali olmasın. Sistem oturduktan sonra su girdisi azalsa bile çalışır.

Bu boyutlar ve hesaplar, bizim şu anda bulunduğumuz gibi ılık iklimlere göre düşünülmüştür; daha soğuk bölgelerin kış döneminde mikrobiyal ve bitkisel aktivite yavaşlayacağı için, burada verilen ölçümleri 2 veya 3 katı büyütmek gerekebilir. Özellikle Türkiye’nin serin ve soğuk bölgelerinde dikkate alınması ve başlamadan önce iyice araştırılması gereken bir husus.


Çakıl yatağından çıkan suyu değerlendirmenin, duruma ve tercihe göre farklı yolları var. Çoğu zaman sulama amaçlı kullanılır. (Ağaçlar, çalılar ve çiçekler.) Bu durumda, delikli borular içinde çakıl dolu bir kanala yönlendirilebilir. Bu su dezenfekte edilmediği için doğrudan temastan kaçınılmalı, sebze sulamada kullanılmamalıdır.

Chakra’nın evindeki çakıl yataklarından ikincisi ve tabi ki papaya.

Chakra’nın evinde ise önce küçük bir ördek havuzuna, oradan balık havuzuna dökülüyor. Hem ördekler, hem de balıklar ve kaplumbağalar oldukça sağlıklılar. Çakıl yatağında belirli oranda temizlenen su, ördek dışkılarıyla zenginleşip balıklara yemek de sağlıyor. Eğer çıkış bu şekilde balık havuzuna bağlanacaksa, o zaman siyah ve gri suyu bir arada kullanmak iyi olur, çünkü havuza bol miktarda su akmasını isteriz.

Dikkat etmek gereken bir nokta, yağmur suyunun çevrede birikerek çakıl yatağına dolmasına engel olmak.  Bu yüzden yatağın kenarlarını biraz yükseltmek iyi olabilir.

Eğer istenirse, özellikle de büyükçe sistemlerde, birden fazla çakıl yatağı arka arkaya kullanılabilir.

Dikilecek bitkiler, kökleri büyük ölçüde suyun içinde kalacağı için bol su seven, ve/veya suda çürümeye dayanıklı türler olmalı (yüzücü bitkiler, batık bitkiler ve köklü bitkiler olarak sınıflandırılabilir). Çünkü esasında fikir, bir yapay sulak alan (constructed wetland) oluşturmak. Kökleri 70 cm’e kadar inebilen otsu bitkilerin yanı sıra çiçekler ve hata ağaç bile dikebilirsiniz (meyve ağaçları dahil). Her iklimde bu iş için kullanılabilecek bitkiler var. Karşılaştığım makalelerde, Türkiye’de yapılan denemelerden aldığım bilgiyi aşağıya ekliyorum:

Su mercimeği (Lemna minor), Su sümbülü (Eichhornia crassipes), Su kamışı (Typha latifolia), Saz otu (Phragmites australis), Kofa (Juncus spp.), Hasır sazı (Scirpus spp.), Ayak otu (Cares spp.), Zakkum (Nerium oleander L.), Japon Şemsiyesi (Cyperus Alternatifolious L.), Batak otu, Su eğreltisi (mesela Azolla), Nilüfer (Nymphaea) ve istenirse Çoban püskülü (Ilex spp.) ile Söğüt (Salix). Canna gibi çiçekli bitkiler de ekilebilir.

Bunlardan en sık kullanılan Typha ve Phragmites’in epey istilacı türler olduğunu göz önüne almak lazım.


Bu sistemlerin suyu ne miktarda arıttığını detaylandırmak burada zor olur. Wikipedia’daki ‘constructed wetlands’ başlığı bilgilendirici. Kısaca, TSS ve TDS oranları %85-90’a varan ölçüde, fosfor ve azot %30-%60, foseptikteki BOD %90-95, toplam koliform bakteride %98-99 azalma var. Fakat bu su sterilize edilmediği için, yukarıda bir yerde bahsetmiştim sanırım, doğrudan temas edilmemesi tavsiye ediliyor.
Özellikle ev ölçeğindeki sistemlerde fosfor ve azot miktarını düşük tutmakta fayda var. Yemek atıklarını kompost yapmak ve az fosforlu deterjanlar kullanmak yardımcı olur.

İnternette yapay sulak alanlar ile ilgili bol bol bilgi var. Hatta çeşitli üniversitelerden yüksek lisans araştırmaları, çevre bakanlığının değerlendirme raporlarına da ulaşmak mümkün. İlgilenen olursa Google'da ufak bir aramayla birçok kaynağa ulaşılabileceğini söyleyebillirim. 


Umarım gerçek anlamda işe yarayacak bir belgeleme olmuştur, eğer eksik kaldığını, yanlış olduğunu veya ekleme yapılabileceğini düşündüğünüz noktalar varsa lütfen yazın. Hatta bu konuda birinci elden deneyimi olanlar varsa daha da iyi, bilgi paylaştıkça güzel.

Emre.



8 yorum:

  1. Emre hatırlar; bizim PDC'nin tasarım kısmında tuvalet ihtiyacı için bir Biolytix lafı edilmiş, peşinden herkes kendi tasarımına Biolytix koyup bu problemden kurtulmuş idi.

    Aradan biraz zaman geçince, yahu gerçekten bir tasarım yapıyor olsak bu ürünü Türkiye'ye getirtemeyeceğimize göre bu nasıl birşeydir bir araştırmalı deyip burda kendimiz üretebilir miyiz diye birazcık bakınmıştım. İşin aslı o sistemin de kompost solucanı kullandığıymış.

    Benim araştırdığım sıralarda ise şirket iflas etmiş ve dağılmak üzereydi. İflasın sebebi ise 2011 yılbaşı civarında Queensland ve civarında ciddi seller olması ve sistemdeki solucanların boğulmasıyla tüm ürünlerin "fail" etmeye başlaması, şirketin de garanti kapsamında hemen herkese hizmet götürmeye yetişememesi gibi görünüyordu.

    Yine de forumlardan okuduğum kadarıyla kullanıcıların hepsi ve sistemi yerleştiren tüm tesisatcılar, sistemin çok iyi olduğunu ve bir şekilde devletin zorunlu tuttuğu 6 ayda 1 kontrol mekanızması yürütülebilirse bu sistemi aynen kullanmaya devam etmek istedikleri doğrultusundaydı (Aksi halde yasadışı bir düzenekle ceza alabiliyor, evleri uygun tesisata sahip olmadığı için satışa çıkaramıyorlar vb.). Hatta bazı tesisatçılar kendileriyle temasa geçilirse cüzzi bir ücret karşılığı bakım yapacaklarını söylüyordu (normalde şirket hizmeti kapsamında ücretsiz olacakmış, iflasla beraber böyle bir sorun vardı.)

    Hatırladığım kadarıyla başka bir şirket Biolytix'i satın alıp kurtarmak üzereydi ama sonra takip etmedim.

    Esas size sormak istediğim şey arıtma sisteminin çakıl yatak kısmıyla ilgili. Gri su ve siyah su arıtma konusunda çok detaylı bilgim yok aslında, belki biraz araştırsam öğrenirdim ama size sormak daha kolay geldi :)

    Yakınlarda milkwood'un blogunda da yeni taşındıkları küçük evin gri su arıtma sistemini anlattılar. http://milkwood.net/2012/10/16/building-a-simple-biological-diy-greywater-system/ Onlar çakıl yatak kullanmaktan vazgeçmişler çünkü bu yatakta oluşan biyolojik birikintinin yaklaşık her 5 senede 1 temizlenmesi gerektiğini ve çoğu zaman buna üşenilip gecikebildiğini, bu sebeple de kirli suyun yanındaki alanlara taşma riski oluşturduğunu anlatıyordu. Chakra'nın kullandığı sistem bundan farklı mı? Veya onun bildiği pratik bir temizleme yöntemi mi var? Biraz bu konuyu deşer misiniz?

    YanıtlaSil
  2. Selam Deniz,

    Biolytix'i tamamen aklımdan çıkarmışım, sen söyleyince hatırladım şimdi. Ben de biraz bakındım, gördüğüm kadarıyla hala devam ediyorlar, belki başka bir şirket satın almıştır dediğin gibi. Yalnız okuduğum tüm yazılarda müşteri ilişkileri ve servisin yetersizliğinden yakınıyordu insanlar. Bunun dışında sistemin çok iyi çalıştığı da belli.

    Çakıl meselesini sen söyledikten sonra biraz araştırdım, henüz Chakra'ya doğrudan sormadım, ama vereceği cevabı az çok tahmin edebiliyorum. 'Creating an Oasis with Greywater'ı biliyorsundur, bu işin kutsal kitabı gibi birşey. Geçen gün yeniden üzerinden geçtim ve Milkwood'un yazısında bahsedilen hadise ile ilgili tek bir bilgi ya da dikkate alınması gereken birşey bulamadım. Ayrıca internetteki diğer kaynaklarda ve kitaplarda da çakıl yatağının belirli bir süre sonra boşaltılıp temizlenmesi ile ilgili bir detay görmedim. Mantık olarak, dengeli bir yapay ekosistemde temizliğe ihtiyaç kalmaması lazım.

    Ayrıca tabi gri su ve siyah su için çok farklı parametreler var. 'Creating an Oasis with Greywater'da ve gri su ile ilgili diğer kaynaklarda özellikle tercih edilen yöntem, suyun derin bir malç yatağına yönlendirilmesi (çakıl yatağından ziyade). Böylece yine suyla temas engelleniyor ve bir yandan malçlanan bölge nemli tutularak organik maddenin çürümesi hızlandırılıyor.

    Tıkanmayla ilgili sorun, genelde çakıl yatağına suyu taşıyan borularda yaşanabiliyor (özellikle 'perforated' borular kullanılıyor ise). Fakat septikten gelen su filtreden (ve/veya yağ kapanından ya da katı parçacıkları tutacak başka bir aracıdan, mesela kum)geçiyor ise, borunun çakıl yatağına giren kısmı da küçük çakıllardan önce iri taşlar ile doldurulursa bunda da sorun yaşanmaz deniyor.

    Yine de bu konuyla ilgili yapılabilecek şeylerden birisi, çakıl yatağında dinlenen suyun seviyesini yılda bir kere yaklaşık iki hafta boyunca düşürmek. Çıkış borusunun seviyesini yaklaşık 20 cm düşürerek bu sağlanabilir, ama çok hızlı değil, seviyeyi yavaş yavaş düşürmekte fayda var. (Yukarıdaki 'kontrol kutusu' şemasındaki çıkış borusu ayarlanabilir biçimde yapılırsa bu çok kolay bir işlem.) Dikkat etmek gereken şey, seviye düşürme işlemini, mikrobiyal aktivitenin ve bitki büyümesinin hızlı olduğu yaz aylarında yapmak. Kışın aktivite zaten azaldığı için bol bol su lazım çünkü. Bu seviye düşürme işlemi sayesinde çakıl yatağının üstündeki yaklaşık 20 cm'lik kısım kuruyacak, muhtemel tıkanıklık geçecek, ayrıca bitkilerin kökleri için bir yenilenme fırsatı oluşacak. Yalnız dediğim gibi çok uzun değil, yaklaşık iki hafta yeterli olur.

    Duyduğum ama henüz görmediğim başka bir şey de şu: Düzgün çalışan bir yapay sulakalana zamanla toprak ve/veya kompost solucanları yerleşirmiş, bunlar da yataktaki katı maddeleri zamanla yukarıya taşırmış.

    Kısaca Milkwood'un sitesindeki makalede bahsedilen temizleme işlemi ile ilgili ayrıntılı bilgiyi başka bir yerde bulamadım. Ama bu kadar ciddi ve başarılı bir projeyi yürüten insanlar da rastegele bir karar vermezler, bir bildikleri vardır. Sonuçta çakıl yatağı epey bir iş. Bunun yerine suyu doğrudan bir malç 'basin'e yönlendirmek çok daha kolay ve ucuz. Tabi ki öncesinde katıların çökeleceği ve yağın ayrıştırılacağı bir kapan ya da kutu gerekli.

    Yinelemiş olacağım ama, siyah ve gri su için farklı yöntemler kullanmak gerektiğini hatırlamak lazım. Gri su nispeten daha çetrefilsiz bir iş, sonuçta dünyada gri suyla temas ettiği için hayatını kaybetmiş biri bilindiği kadarıyla yok, yani hata kaldırabilir. Ama siyah suya daha temkinli yaklaşmak lazım.

    Yakında Chakra'yla haberleşeceğim, onun da fikrini ayrıca alırım.

    Selamlar,

    E.

    YanıtlaSil
  3. su arıtma firmaları arasında öncü gelen firmamızı tercih etmeniz sizin için en iyi avantaj olacaktır

    YanıtlaSil
  4. :) Öyle mi? Şirketlere bayılırız! Firmanızın adını yazaydınız bari..

    YanıtlaSil
  5. Su Arıtma'ya gereken önem verilmeli, günümüzde ki nüfus artışı ve çevrenin etkileriyle su kirliliği oranı epey artmakta bu nedenle Su Arıtma'nın önemi bilinmeli, yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında 'atık su' dediğimiz şeyin ne olduğu ve ne olmadığını insanların iyi bilmesi gerekiyor. Birkaç günlük içme suyu ihtiyacımızı karşılayabilecek miktarın tek bir sifon hareketiyle kanalizasyona karışması, veya başka amaçlarla yeniden kullanılabilecek suların 'çöpe atılması', artık göz ardı edemeyeceğimiz kadar vurdumduymaz bir yaklaşım bizce. Herşeyin başı tasarruf! :)
      Teşekkürler ilginiz için.

      Sil
  6. Resimler görünmüyor. Yazı her ne kadar açıklayıcı olsa da resimler de çok şey anlatacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden silinmiş resimler bilemedik, yeniden yükledilk. Sevgiler

      Sil