'Tri Hita Karana'; dengeli ve ferah yaşama giden üç anahtar. Çevrenizdeki insanlarla,
içinde olduğunuz Doğa’yla ve manevi Kutsal’ınızla uyumlu yaşamak.
Tri Hita Karana Bali
Permakltür Vakfı, permakültür ilkelerine dayanan eğitim ve topluluk gelişimi
programları ile Bali’nin Tri Hita Karana felsefesini yaşatmayı ve güçlendirmeyi
amaçlar.
THK’yı Nasıl Bulduk?
Bali’ye gelmemizin önemli nedenlerinden biri, adada birkaç tane permakültür
projesi olmasıydı; böylece gönüllülük için çok fazla aranmamız gerekmeyecekti.
Gerçekten de öyle oluyor gibiydi ki, Bali’ye gitmeden birkaç hafta önce konuşup
anlaştığımız bir vakıf, son dakikada yaptığımız görüşmeler sırasında bize
konaklama imkanı bile sunamayacaklarını haber verince, kendimize bir yer
bulmamız biraz zaman aldı. (Yine birilerinden haber beklemekle geçen bir kaç
gün.) Şans eseri, daha önce buralardan benzer amaçlarla yolu geçmiş arkadaşımız
Süha sayesinde Chakra’nın varlığından haberdar olduk. Onun yanı sıra, Pun
Pun’da (Tayland) tanıştığımız belgesel yapımcısı Fransız çift Philip ve Audrey
de yakın bir zaman önce Tri Hita Karana’da Chakra’yla tanışmışlar ve Bali’ye
gidersek kendisini görmenin iyi olacağını söylemişlerdi. Biz de öyle yaptık.
Chakra
Ubud’da Chakra ile geçirdiğimiz iki ay, bizim için de biraz beklenmedik
oldu diyebilirim. Zaten vize kısıtlaması yüzünden fazla kalamayız diye
düşünüyorduk. Fakat zaman geçtikçe bizi burada tutan çeşitli şeyler oldu.
Birincisi, ilk haftadan sonra kendimize ait küçük bir mutfağı ve banyosu da olan
bir odaya taşındık. Uzun zamandır hasret kaldığımız evcilik oyunlarına yeniden
başlamak, bu sırada faydalı işler de yapıyor ve öğreniyor olmak, gezme
isteğimizi bir süre köreltti. Kendimizi orada rahat hissetmemizin sebeplerinden
biri de Chakra’nın oldukça yumuşak, sabırlı ve genel olarak keyifli bir insan
olmasıydı. Daha önce gördüğümüz bazı projelerin aksine, üzerimizde pek baskı
hissetmeden iş yapabiliyor ve ihtiyaçlarımız için gereken zamanı
ayırabiliyorduk. Ama yine plansız programsızlıktan, başka birinin günlük
akışına kendimizi uydurmak zorunda kaldığımız oldu. Bu biraz yorucu olabiliyor,
ama biraz zaman geçirip mekana iyice alıştıktan sonra rahatça insiyatif
kullanarak istediğiniz işle uğraşabiliyor olmak da güzel.
THK
Chakra Widia
Chakra, 39 Yaşında bir Bali’li. 13 yaşındaki kızı Putu, 3 yaşındaki oğlu
Vishnu ve eşi Ayu ile birlikte, Ubud’un Pengoskan mahallesindeki aile evlerinin
arkasında kendilerine ait iki katlı bir evde yaşıyorlar. 2007 yılında THK
kurulduğundan beri de gönüllüleri ve stajyerleri evlerindeki fazla odalarda
misafir ediyor veya bu odaları kiralıyorlar. Bir nevi ‘homestay’ yani, dolayısıyla, Bali’li
bir ailenin büyük bir kısmı adak hazırlamakla geçen günlerini nasıl
değerlendirdiklerini görmek mümkün oldu. Gerçi Chakra’nın hayata bakış açısı
sayesinde biraz marjinal bir aile deneyimiydi. Kısaca, iki ay sonra biraz da
ailemizden ayrılıyormuş gibi hissettik.
Chakra, epey maceralı bir hayat yaşamış. 90’lı yıllarda 18 yaşında bir
Endonezyalı olarak İngiltere’de astronomi okuma fırsatı bulmuş. İleride, ‘ancak
masallarda yaşanabilecek bir şey’ şeklinde anlatılan bir dizi olay sonrasında,
Güneybatı İngiltere’deki varlıklı bir ailenin misafiri olarak uzun süre
Avrupa’da yaşamış. İngilizce’sinin diğer Endonezyalılar’a kıyasla ne kadar iyi
olduğunu görünce şaşırmıştık biz de. Bu arada bu tip şeyleri de ısrarla
sormadığınız sürece anlatmıyor (gerçi bazı şeyleri de tekrar tekrar anlatıyor),
başından geçenleri ancak epey sonra öğrendik biz de. Bunları müzisyenlik
yılları olarak anlatıyor. Repertuvarı çok geniş olmasa da güzel gitar çalıyor.
Yanı sıra birçok işte çalışmış, eko-turizm deneyimi edinmiş, ve yıllar sonra
ülkesine geri dönmüş. Detayları burada anlatmam mümkün değil ama, onun için çok
ilginç ve zor, ama eğlenceli ve vizyon açıcı bir hayat deneyimi olduğunu
düşünüyorum.
Kısaca Bali ve Yeşil Devrim
Chakra, Balililer’in eskiden en iyi permakültürcüler olduğunu, fakat
buralara gelmekte biraz geciken ‘yeşil devrim’den, yani 1970’lerden itibaren işlerin
değiştiğini söylüyor. Çocukken ailedeki görevi, akşamları su bastırılmış pirinç
tarlalarına gidip, balık, yılanbalığı ve salyangoz toplamakmış. ‘Bu sayede
para da kazanırdık, ve aç kaldığımız bir gün bile hatırlamıyorum’, diyor. Fakat
çiftçilerin zamanla ‘modern’ tarım ürünleri kullanmak zorunda bırakılışları,
ciddi bir değişim başlatmış. Eskiden, pirinç, ördek ve yılanbalıkları (ve
salyangozlar, diğer balıklar ve çeşitli bitkiler) beraber kullanılırmış.
Avcıların (baykuş, fare, yılan) ve av hayvanlarının (fare, yılan, salyangoz,
vs.) eksik olmadığı, ördekler ile birlikte dengeli bir ekosistem hakimmiş. Adanın volkanik ve çok yamaçlı olması, teraslarla çiftçilik yapmayı
mecbur kılmış ve belirli bir dönem bol bol su gerektiren pirinç tarlalarının
nasıl sulanacağıyla ilgili özel yöntemler bulmuşlar. Subak sisteminden pirinç yazısında bahsedeceğiz sanırım. Ne zaman ekim ve hasat
yapılması gerektiğine de yerel yönetimler, yani banjar karar veriyor. (Tarih boyunca birçok şeyin el ele ilerlemesi gibi, tarım ve kültür de
birarada gidiyor. Ubud’dayken denk geldiğimiz Kuningan festivali bir hafta
sürüyor, ve eskiden yılda bir kere ürün veren pirincin hasat zamanına denk
geliyor, yani bir nevi hasat festivali. Fakat konvansiyonel tarım, yani hibrid
tohumlar, kimyasal gübre, böcek ve ot öldürüceler sayesinde artık yılda birden
fazla hasat yapılabiliyor. Dolayısıyla temeline baktığınızda Kuningan
festivalinin de bir anlamı kalmıyor. Ama insanlara bunu anlatmaya
çalıştığınızda, başınıza Chakra’nın başına gelenler gelebilir.)
Nefis görünen, ama epey sorunlu pirinç tarlaları ile ilgili yazacağız.
Genel Olarak THK
Çocukluğundan bildiği manzara yavaş yavaş yok olup, kuşların ötmediği,
yılanbalıkları ve salyangozlar olmayan tarlalarla karşılaşınca çok üzülmüş ve
morali bozulmuş. Bundan sonra kendimi bu işe verdim diyor. Permakültür
dediğimiz şeyin diğer yarısı olan yerel bilgiye hakim, Avrupa’da eğitim görmüş
dolayısıyla Batı’nın bazı fikirlerine yatkın ve açık, mühendis olduğu için
teknik konulara hakim, çiftçi bir aileden gelen Chakra, o zamandan beri çeşitli
sosyal ve teknik mücadeleler veriyor. Teknik olarak uğraştığı işleri şöyle
sıralayabiliriz: SRI (System of Rice Intensification), çeşitli yöntemlerle daha
az su, ilaç ve gübre kullanarak pirinç yetiştirme sistemi; biyolojik
yöntemlerle atık su temizleme sistemleri (atık su bahçeleri), seramik içme suyu
filtreleri (oldukça kendin yap tarzında, fakat zor günlerde biyolojik olarak
arıtılmış siyah suyu bile ‘içilebilir’ hale getiriyor, denenmiştir); motorlu
araçların benzin tüketimini azaltan, karbon emisyonlarını da neredeyse tamamen
yok eden hidrojen sistemleri, inşaatta çimento sarfiyatını ciddi ölçüde azaltan
‘bamboo niskala’ (bambu ve çimento birleşimi çok esnek ve güçlü bir yapı
malzemesi) tekniği, küçük/büyük ölçekli biyogaz üniteleri, mikrohidro-elektrik
jeneratörleri, ve çeşitli ufak tefek işler.
Su filtreleri
Biogaz Ünitesi (Anaerobic Methane Digester)
Chakra'nın 'supertool'ları.. Çalışırken elde kalmayan, dayanıklı..
Tüm bunları kullanarak Bali’de son 30 yıldır patlamaya devam eden turizm
sektörünün ‘eko’ kısmına hizmet veriyor, ki iyi de ediyor, hem maddi olarak
destek buluyor, hem de bu nüfus ve tüketim artışının dengelenme çabalarında
zorlu bir rol oynuyor. (Chakra gibi insanlara bu yolculukta sık sık rastladık,
ama aynı zamanda onun gibi insanların olmasını gerektiren durumların
vahametiyle karşılaşınca, insanın morali bozulmuyor değil.)
Fırın atölyesinden
Kompost tuvalet atölyesinden
Tüm bunları özellikle köylülerin bilmesi gerektiğine inandığı için sık sık
atölyeler düzenliyor, Balililer’e bedava ya da burslu olarak eğitim veriyor,
karşılaştıkları sorunlarda yardım ediyor, gerekirse bir çuval tatlı patates
karşılığında biyogaz sistemi kurarak çiftçilerin cebini ve hayatını
rahatlatıyor, bıkmadan usanmadan, hayatı biraz daha farklı yaşamanın yolları
olduğuna insanları ikna etmeye çalışıyor, ve tüm bunlar yüzünden ailesiyle bile
papaz olabiliyor.
Teknik mücadeleleri aşmak çoğu zaman zor değil, sonuçta bu işlerden iyi
anlayan, ve dediğim gibi konuya hakim biri; ayrıca oldukça pratik, problem
çözme yeteneği çok güçlü bir karakter kendisi. Fakat sosyal mücadeleler çok
daha yıpratıcı olmuş. Yine tüm detayları kendisinden almamız mümkün olmadı, ama
öğrendiğimiz ve duyduklarımızı birleştirebildiğimiz kadarıyla Chakra’nın
hikayesi şöyle:
Chakra’nın THK’ya Giden
Hikayesi
İngiltere’den döndükten bir süre sonra Ayu ile evlenir ve ilk çocukları
Putu doğar. Fakat Chakra’nın geçmişi ve amaçları, temelden inandığı bazı
şeylerle ters düşen kültürel perspektif ve tabularla karşı karşıyadır. Bali
kültürünün arkasındaki din etkisi de çok güçlü; bunları başka bir yazıda dile
getireceğiz, ama permakültürün de kapsadığı bazı noktalara değinmek istiyorum.
Balililer, hayatlarının büyük bir kısmını adak hazırlayarak geçiriyorlar ve
bu adaklar her zaman doğal malzemelerden yapılıyor, çoğu da gıda (ya da günümüzde şişe Fanta). Festival zamanı (ki Bali’de en çok bulunan şey festival, ortalaması
haftada 3) bu adaklar tapınaklara taşınıyor ve orada tanrılara sunuluyor (tabi
ki sonra çürüyüp çöpe atılıyor, ya da yakılıyor). Haliyle insanların arasındaki
maddi güç farkı, bu sırada herkesin ortasında gözler önüne seriliyor, bu da
haliyle yoksul insanların moralini bozuyor. Peki tüm bu adaklar sepetlerin
içinde taşınsa ve kapalı olarak tapınağa bırakılsa, böylece kimse rencide
olmasa ne olurdu? Bu teklif, kendi ailesi dahil çevresini epey kızdırmış, öyle
şey olur muymuş hiç?
Bu adakların büyük bir kısmı da kuru palmiye yapraklarının çeşitli
şekillerde örülmesiyle yapılıyor. Aslında hoş bir olay, sabah kalkınca odanızın
önünde ufak bir adak ve yanan bir tütsü görmek iyi bir şey, fakat öyle büyük
bir ölçek ve sıklıkta yapılıyor ki, artık bu palmiye yaprağı ihtiyacı Java ve
Sulawesi’deki plantasyonlardan karşılanıyor. Bunların farkında olan Chakra, adakların
plastikten üretilip tekrar tekrar kullanılması teklifini ortaya atmış (Böylece,
insanlar adak olarak ‘ziyan ettikleri’ gıdayı da kendilerini doyurmak için
kullanabilirler.) Zaten asiliği, (gençken de anlamlandıramadığı otoritelerle
sürekli başı belaya girermiş) ve bunun gibi olaylar yüzünden ailesiyle arası
bozuk olan Chakra, eşiyle boşanma noktasına gelmiş.
Bali'nin adakları..
Zamanlama, onu Sumatra’daki Aceh şehrine getirir. 2004, Aceh Denizi’nde
büyük yıkıma sebep olan deprem ve tsunami felaketinin çok iyi hatırlandığı bir
yıl. Chakra Ubud’da daha fazla kalamayınca, bildiklerini değerlendirerek
insanlara yardımcı olmak amacıyla Aceh’ye gider. Bu dönem ile ilgili de çok
acayip hikayeleri var. Aceh, çok çok sıkı, fanatik Müslüman bir bölge. Akşam
belirli bir saatten sonra dışarıda gezmenin yasaklanabildiği, kadınların
kapanmasının zorunlu olduğu, çok fazla miktarda kahve ve esrar tüketilen
(gerçekten) bir eyalet-şehir. Kendi din yaklaşımı yüzünden buralara gelince,
hakkında fazla bilgili olmadığı Müslüman topluma uyum sağlaması çok zor olmuş.
Yoksullara pizza fırını yapmayı öğrettiği bir çalışmadan sonra onlara sürpriz
olsun diye fırını güzel desenlerle (aslında oldukça korkunç bir yaratık suratı,
ağzı da fırının kapağı, ama aslında Bali’nin koruyucu meleği ve oldukça ilginç,
güzel bir ikon) dekore edince, hayatını kurtarmak için kaçmak zorunda kalmış.
Bildiğiniz, koşarak kaçmış. (İslam’ın bu kadar tutucu olduğu yerlerde bu tip
görsel tasvirler çok yasaktır.) Bunun gibi birçok olayda başı derde girmiş. Tüm
bu süreç içinde sivil toplum kuruluşlarının yetersizliği ve ilgisizliği, resmi
kurumların ve yöneticilerin bencilliği ile karşı karşıya kalmış. Tsunami
felaketinin ortasında şöyle bir manzara düşünün: Askerler ormanları korumak ve
genişletmekle görevli (yasak kesim yapanlara karşı), fakat bunlar rüşvet
karşılığında kesimlere göz yumuyorlar, ama bunun yanında halkı da tartaklıyor,
para istiyor (ormanı korudukları için), huzursuzluk yaratıyorlar. Bu halk kaçak
kesimlerde çalışarak para kazanıyor, ama bir yandan gizli bir asiler grubu var,
çoğu zaman fazla ileri giden askerlerle çatışmaya giriyorlar. Yöneticiler zaten
Java’dan gelen paraları nerelerine dolduracaklarına şaşırdıkları için pek konsantre
olamıyorlar duruma.
Bali'nin koruyucusu Wayang
Bu şartlar altında koştururken permakültür ismini duyuyor. Sivil toplum
kuruluşlarıyla gelen permakültürcüler ile tanışıyor, çalışıyor ve öğreniyor.
Şimdi sorunca ‘aslında zaten bildiğim şeylerden bahsediyorlardı’, diyor.
2 sene sonra ailesinin yanına, Ubud’a geri dönüyor, ve bir yıl içinde (2007)
Tri Hita Karana Permakültür Vakfı’nı kuruyor. Vakfın kuruluş hikayesi de komik:
Kurucu üye babası, ve diğer altı kişi de arkadaşları, ama hiç kimse bundan
haberdar değil. Kimliklerini ödünç alarak gizlice gidip kurmuş vakfı. ‘Babam
hala bilmez’, diyor.
O zamandan beri THK adı altında tasarımlar yapıyor, yeni teknikler deniyor,
yabancılara (ve Balililer’e bedava olan) atölyeler düzenliyor, bambu
inşaatlarını yürütüyor ve ailesiyle beraber bizim bir süre yaşadığımız evde
oturuyor. Ailesiyle arası hala keyifsiz. Bir süredir ufak bahçe denemeleri
yaptığı babasına ait araziyi, ona sormadan bir otel şirketine kiralamışlar.
Yöneticilerle de sorunlu; binanın ikinci katına yüksekte bir kompost tuvalet
yapmak istediğinde, Barong (yerel
dini reis), hemen yandaki tapınağa tepeden bakacağı için bunu istememiş. Ama o
tuvalet orada. Çok da güzel bir kapı kulbu var.
Eşi ve çocuklarının maalesef bu konularla pek ilgisi yok. Yani onunla aynı heyecanı paylaşmadıklarından, herkes için bazen zorlaşıyor hayat. Putu zaten ergenlik çağında sayılır, babasının çiftçi olması fikri onu zorluyor; çünkü çiftçiler fakirdir. Eşi Ayu da çok güzel, geleneksel Bali dansçısı bir kadın, ama etrafında olup bitenleri pek umursamıyor gibi. Yani, Chakra aslında tek başına projelerinde, dolayısıyla kafayı toparlaması pek mümkün olmuyor.
Deniz Yıldızı Dil Okulu
Tüm bunların ortasında bir de Starfish Languge School var. Birkaç yıldır
devam eden bir proje. Çok makul fiyatlarla (kar yapmayı bırakın çoğu zaman
zararda) Endonezyalılar’a ve diğer yabancılara İngilizce dersleri veriyor,
çocuklara da bu şekilde bedava öğleden sonra dersleri veriyor. Bali’nin kültürü
ve doğal tarihi hakkında çocukları bilinçlendiriyor, ağaç dikmek, tutumluluk,
geri dönüşüm gibi konularda projeler hazırlayarak hem duyarlılık, hem de maddi
kaynak oluşturuyor. Çocuklar yukarıda bahsettiğim kompost tuvaleti
kullanıyorlar, çevredeki plastik torbaları toplayıp oturma yastıkları yapıyorlar ve bir
yandan İngilizce öğreniyor, Batı dünyasına aşina oluyorlar. Öğretmenler, çoğu
zaman çeşitli gönüllük şirketleri aracılığıyla bu yörelere çalışmak ve gezmek
için gelen yabancılar. Bu, Chakra için epey yorucu bir ekstra. Öğretmenleri ve
öğrencileri takip etmek, diğer bütün işlerin ve tersliklerin yanı sıra bir de
sorumsuzca gelip iki gün sonra kaçan Amerikalı gönüllülerin arkasını toplamak
zorunda kalıyor. Ama karşılaştığı her şeyi sabırla göğüsleyip, sakince karar
veren, hayatın getirdiği ve götürdüğü şeyleri kızmak veya üzülmek yerine ders
alıp izleyen, ve çoğu zaman sıkkın görünse de pozitif ve yeri geldiğinde
espriyi iyi patlatan biri.
Starfish sınıfı
Orada olduğumuz süre içinde de bize hiç bir zaman ‘siz bilmezsiniz’
tavrıyla yaklaşmayan, en iyi bildiği iş bile olsa, ‘Şunu nasıl yapsak?’ diye
soran, yeni bakış açılarına açık, birlikte çalışması kolay bir insan. Fakat
özellikle kendi hayatını zorlaştıran bir dağınıklığı var; daha önce yukarıda
başka birinin günlük akışına kendimizi uydurmak zorunda kaldığımızı yazmıştım.
Bu kafa dağınıklığından kaynaklanıyor. Çok fazla iş, çok koşturmaca var ve eşi
çalışırken bebeğe de bakmak zorunda kaldığı için günler pek iyi
programlanamıyor. Biz, en azından bazı işlerin yükünü üzerinden alarak elimizden
geldiğince yardım etmeye çalıştık, fakat çok düzenli, işlerin tıkır tıkır
yürüdüğü bir sistem şart, ve bunun için de özel bir asistan lazım. Yine de, çok
dağınık görüntünün altında o pratik zekayı farketmek mümkün. Yaptığı ya da
yapmadığı için anlam veremediğimiz bazı şeylerin sebebini, çeşitli noktalarda sonradan
öğrendiğimiz oldu.
Bali bizim için birçok anlamda özel bir yer, dolayısıyla bazı şeyleri
atlamak ya da üstünkörü geçmek istemiyoruz sanırım. THK’nın işlerini zaten tek
bir yazıda anlatmak mümkün değil. Blog’un yazılarını doğrusal bir zaman
çizgisinde tutmak istesek de, özellikle teknik işleri detaylandıracağımız diğer
yazılarla ara ara karşılaşabilirsiniz.
Emre.
Elinize, kaleminize sağlık! İyi ki geziyor görüyor ve dahası anlatıyorsunuz diye düşündüm okurken. :)
YanıtlaSil