22 Ocak 2012 Pazar

Yol Özeti (Türkiye)


Türkiye'deki Permakültür ve doğal tarım açısından planladığımız yol, ocak ayı itibari ile bitmek üzere.. Dönüp bakınca gitmeyi planladığımız ama gidemediğimiz yerlere üzülüyorum. Çamtepe, Dedetepe, Alakır, Kardeş Bitkiler gibi..

An itibari ile Tayland'a gidiyoruz. Bahreyn hava alanından canlı yayındayım. Orada da bu konuda çalışmak istediğimiz yerler var. Zaten mevsim itibari ile Türkiye'de çadırda kalmak ve arazide çalışmak zor.. Hayat daha ucuz olacak fikri de iyi geliyor Tayland'da.. Şu gri, kokan insan, zaman, para ve enerji çalan İstanbul'dan yola çıkıp, rengarenk bir dünyaya gözümüzü açacak olma fikri bizim için ne ile karşılaşacağımızı bilmesek de oldukça heyecan verici..

Şimdiye kadarki yol halimizin bir özetini yapmak gerekirse:

  • Bu yol boyunca en çok kendim ile yüzleştim diyebilirim, yüzleşmeye de devam.
  • Önyargılarımın ve hislerimin beni yanılttığı çok oldu. Bir yere gittiğimizde ilk hafta hiç hoşlanmadığım biri ile çok iyi vakit geçirdiğim oldu, ya da tam tersi. Her şeye ve herkese zaman vermek gerektiğini, bazı durumların çok hızlı dönüştüğünü gördük.
  • Yol yolda düzülürmüş, gerçekten de öyle. Hiç bir şey tasarladığımız gibi olmadı, ama hep bizim için olabildiğinin en iyisi oldu.
  • Kendimize ve şansımıza inanmaya başladık.
  • Ben en çok bulaşık yıkadım Permakültür adına. Uygulama anlamında da çok ciddi edinimlerin olamadı. Emre hep daha ağır işlerde çalıştı. Zaman zaman 'bulaşık yıkamaya mı çıktım bu yola?' dediğim oldu. Ama değişik insanlarla beraber yaşama deneyimleri çok geliştiriciydi.
  • Ellerim bulaşıktan değişti, ayaklarım yalın ayak gezmekten genişledi:)
  • 8 gün banyo yapamadığım oldu. Bilenler bilir beni, epey zorlanırım öyle koşullarda. Ekolojik yaşamaya çalışan kokoş yanım ile yüzleştim, yıkanamadığında dünyanın sonu gelmiyormuş. :)
  • Geçtiğimiz 10 ay hem bizim için, hem de ailelerimiz için güzel bir geçiş hazırlığı oldu sanırım, yurt dışı yolculuklarımız için..
  • Hayatta ne seçiyorsanız, nerede yaşıyorsanız yaşayın, permakültürün dünyaya saygı, insana saygı ve eşit paylaşım ilkelerini gözeterek kendinizi iyileştirebilirsiniz. Permalkültür'den bir haberseniz de aklınızı kullanarak bu kadar basit ama nedense uygulaması bu kadar zor olan bu etiklere uygun yaşayabilirsiniz. Adlara, kavramlara, kişilere değil de, her konuda olduğu gibi işin özünü anlamak ve kavramlar üstünden kirlenmemeye ve kirletmemeye odaklanmak gerektiğini düşündük.
  • En çok insan ilişkileri açısından geliştik, konu ile ilgili çok önemsediğimiz bağlantılar yaptık. Bir sürü yoldaş edindik.
  • Yapamadıklarım yerine, yaptıklarıma odaklanmayı seçmeye karar verdim, çok iyi geldi.
  • Adının ne olduğundan çok, her konuda en önemli durumun düzgün iletişim kurmak olduğunu ve insan ilişkileri sorunsalları üstüne çok düşündük, kendi payımıza düşenleri yapmaya niyet ettik.
  • Kafalarımız çok değişti. Kendimi çok doğa sever, 'ekolojik' zannederken, bilmeden yaptığım bir sürü hata gördüm. Kendi tüketici taleplerimi, ve payıma düşeni yapmaya başladım. Ya da hala ufak ufak deniyorum dönüşmeyi diyebilirim.
  • Kendimiz ile yüzleşmek zaman zaman çok zorladı. Ama sonunda biraz daha köşesiz insanlar olduk sanırım. Yola çıkarken sahip olduğumuz endişe ve kaygılarımızın çoğu uçtu gitti.. Yerlerini  daha önce hiç düşünmediğim başka kaygılara bıraktı..
  • Zenginlik kavramımız çok değişti. Ve değişir değişmez hayatımız ciddi anlamda maddi açıdan kolaylaştı. Temiz gıda, temiz su, barınak, ve hayatımızı paylaşacağımız güzel insanlar dışında hiç bir şeye ihtiyacımız olmadığını, sık sık deneyimledik.
  • Bugün temiz gıdaya ulaşmanın para ile ilgisi olmadığını,  zenginin de fakirin de temiz gıdaya öyle kolay kolay ulaşamadığını gördük, kişi fark etse de, etmese de.
  • Dünyasal sorunların, aşırı nüfus, temiz gıda, petrol kaynakları, şirket politikaları gibi konuların etkilemediği tek bir canlı olmadığı gibi, tüm sorunların çözümleri için çalışmanın hepimizin sorumluluğu olduğunu ve hangi yoldan giderseniz gidin, payınıza düşeni yapmadığınız sürece, söylenmelerimizin anlamsızlığını bildik.
  • Para bittiği anda her zaman ya bir iş, ya bir yerde gönüllü çalışma fırsatı çıktı. Akışa güvendikçe yolumuzun açıldığını gördük.
  • Gezgin olmanın avantajları dışında, zaman zaman çok enerji kaybına neden olduğunu gördük. Bir yerde sabit olsaydık, topraktan daha çok şey öğreneceğimizi bildik. Kendi ektiğimiz bir ağacın büyümesini gözlemleyerek, hatalar yaparak büyüyeceğimizi anladık. Ama gezme arsızlarıyız, bir yere yerleşmeden geziyor olmanın da kafa açıcı yanları var. Ne istemediğini görmek açısından.
  • İki kişi olmaktan güç aldık, alıyoruz hep. Ama gönüllü ortamlarında birbirimizin iş yükünü hafifletelim derken, tüm gün çalışıyor bulduk kendimizi zaman zaman. Kendi çalışma koşullarımızı ve ihtiyaçlarımızı iyi belirleyip, açıkça ifade etmenin kolaylaştırıcılığını fark ettik.

  • Türkiye'de çok hızlı bir şekilde moda olan Permakültür, gördüğümüz kadarı ile şimdilik 'kalburüstü' kesimin ilgi alanı. Ve herkes büyüme sancıları çekiyor. İçinin hızla boşalmamasını umuyorum.  Terminoloji olarak da  köylü ve yerel halka yabancı bir kelime. 
  • Permakültür kurs ücretlendirmesi ile ilgili çeşitli tartışmalara tanık olduk ve oluyoruz. Eğitim ve eğitmen sayısı arttıkça fiyatların da düşeceğini düşünüyoruz. Her konuda olduğu gibi burada da, ihtiyaçlarınızı göz önünde bulundurarak, gönüllülük ya da burs gibi seçeneklerle bu fiyatları kendiniz için düşürmeniz de mümkün. Permakültür'ün kapsadığı ideolojiyi göz önünde bulunduran herkes de bu konuda elinden geldiğince duyarlı. Bizim de içinde yürüdüğümüz yola çıkmamızı sağlayan en büyük etkenlerden biri, var olmak istediğimiz yerlerde bu şekilde varolabileceğimizi görmüş olmamızdır.
  • Bu ülkede yerel halkın ve konvansiyonel tarımın sonuçlarını görmemek mümkün değil. Ekmeyen, üretmeyen bir toplumuz. Gittiğimiz yerlerde genelde erkekler köy kahvesinde, gençler büyük şehirde. Kadınlar çalışsa da, çoğu ihtiyaçlarını süpermarketlerden karşılıyorlar. 
  • Yerel halka kimyasal tarım yapma demek genelde anlamsız, çünkü adam ancak bu şekilde para kazanabiliyor. Bizim gibi entel dantel permakültürcülerin çoğunun açlık gibi bir derdi yok. Ürünleri kendilerine yetene kadar, kendilerini idare edecek 'freelance' iş, ya da maddi kaynağa sahipler. Yani arazinizin yakınında kimyasal tarım yapan bir köylüye başlangıçta müdahale edilemez. Ürün fazlan gözle görülür olunca, onlar da ilgilenmeye başlıyorlar konu ile.
  • Şehirli insanlar olarak, yerel halk ile iletişim kurmayı öğrenmemiz gerektiğini gözlemledik. Bir PDC kursunda en çok anlatılanlardan biri olan bu konuyu uygulayabilen çok az insan ile tanıştık.
  • Gittiğimiz, sevdiğimiz tüm doğal yerleri, kendi halkımız ya da devletin ne kadar hızlı perişan ettiğini daha sık görmeye başladık. Tüm eylemsizliklerimiz ile sıranın her birimize tek tek geldiğini, geleceğini bir kez daha gördük. 
  • Tibet'e de gitsek, Anadolu köylerine de, günümüzde kapitalizm, globalizm gibi 'izm'le biten her şeyin nasıl her yeri berbat, ve aynılaştırdığını ve bizim bakış açılarımızdaki boşlukları gördük.
  • Marketten çok bir şey yiyemez, temizlik malzemelerini tüketemez, süt ve et ürünlerinden korkar bir hale geldiğimizi, ve nasıl 'leş' şeyler ile bedenimizi, zihnimizi kirlettiğimizi gördük.
  • Yıllardır bir arazi arayan insanlar olarak, arazi almaktan şimdilik vazgeçtik. İnsanların büyük araziler içinde kaybolduklarını, arazi almak yerine, kafamıza uyan birilerinin yanına yerleşip, birlik olmanın daha anlamlı olduğunu gördük.
  • Bir yandan ne kadar romantik, uçan bir kadın olduğumu, diğer yandan ayaklarımızın ne kadar yere bastığını ve hem kendimiz hem de evren için olabilecek en doğru yolu seçmiş olduğumuzu düşündüm sık sık. Ve seçimlerimizin sorumluluğunu alabildiğimizi düşündüm.
  • Gerçekten 20 yıllık oturmuş permakültür uygulanmış bir yerin neye benzediğini merak ettik sık sık. Bunu Tayland yolunda deneyimleyeceğimizi umuyoruz.
  • Bir daha büyük konuşmak istememekle beraber, betondan bir apartman katında yaşamayı seçmeyeceğimizi biliyoruz sanki.
  • Dünyayı değiştirmeye çalışmadığımızı, kendi koşullarımızda elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığımızı, kendimize ve toprağı iyileştirmeye çalıştıkça, iyi olduğumuzu gördük. Her koşulda sorunun değil, çözümün bir parçası olmaya çalışarak yaşamayı planlıyoruz..
  • İnsan çeşitliliğinin, farklılıkların güzelliklerini görmeye çalıştık, çalışıyoruz. Hangi konuda çalışılırsa çalışılsın, birlik olmak gerektiğini gördük.
  • Yani hepimizin hayatlarında deneyimlediklerini, bir kez daha biz de deneyimledik. Ama bu sefer çözüm önerileri, ve bireysel olarak seçim ve eylemlerimizin önemini bilerek, daha umut dolu bir şekilde yürümeye başladık..
Esasında çok da acayip değişimler olmadı yani bir yandan. Diğer yandan çok değiştik, iyileştik.. Nerede olduğumuzu, hangi noktalara ulaştığımızı sorgulasak da, genel olarak kişisel gelişimlerimizden memnunum.  Yolumuza, bizi sevdiklerini bilsek de sürekli endişe yükleyen aile üyelerimize anlatamadığımız tek şey, hayal kurmadığımız, uçmadığımız.  Yaşlılığımızı da, her tür ihtiyacımızı da düşünüyoruz, hatta elimizden geldiğince var olan her canlının da ihtiyaçlarını gözetmeye çalışıyoruz. Hayat bu şehirde ne kadar zorsa, kırsalda da zor, yolda da zor. Ama hayatımızda ilk kez tam olarak ne yapmak istediğimizi biliyoruz. Başarılı oluruz, olamayız o ayrı.. Ama inandıklarımızı deneyecek kadar cesur olduğumuz için şükrediyorum..

Böyle işte şimdilik durumlar..

6 yorum:

  1. Melom yolunuz acik olsun, ne guzel yazmissin, sizdeki cesaret kimsede yok, guzel gunler, anilarla dolun tasin, seviyorum sizi.

    YanıtlaSil
  2. Selencim, senin de yolun açık olsun.. Sende bir sürü harika şey öğrendin, öğreniyorsun.. Hepimiz aynı yolda cesurca yürüyen yoldaşlarız işte be ya:) Biz de çok severiz seni..

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler,ben de sizin blog sayfanızda yazdığınız biyografinizden çok ilham aldığımı söyleyebilirim. Bir kaç kere okumuşluğum var. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. ''Temiz gıda, temiz su, barınak, ve hayatımızı paylaşacağımız güzel insanlar dışında hiç bir şeye ihtiyacımız olmadığını...''

    Dün bu kelimeleri sohbetimin içerisinde bir çift arkadaşımla paylaşıyordum. İhtiyacımız olan şeyler bunlar, geri kalan şeyler ise gereksiz eşyalar ve bu eşyaların sayısı arttıkça aslında daha özgürleşmeyip, aksine köleleşiyorduk...

    Oysa konu ilişkilerin özgürlük üzerine etkisi sohbetinden başlamıştı :)

    Uzun süreli yolculuk, yol, yolda olmak insanı değiştiriyor, olgunlaştırıyor ve öğretiyor.

    YanıtlaSil
  5. Ne kadar güzel özet olmuş, bir çoğunu burada alıntı yapıp "işte bende bunu düşünüyordum" demek geçti içimden ama tabii ki bunu yapmayacağım :) Sadece bu güzel, anlamlı ve ilgi duyduğum yazılar ve üşenmeden bunları bizimle paylaştığınız için teşekkür etmek istedim. Teşekkürler! Hepimizin yolculuğunun, az efor ile mutluluğa varması dileklerimle ;) Ümit Kaplan

    YanıtlaSil