28 Kasım 2011 Pazartesi

Permakültür Yolu

Uzun zamandır (yaklaşık sekiz aydır) yol hikayelerimizi buraya yazmak istiyorum. Fakat zamansızlıktan, internetsizlikten veya organize olamamaktan bir türlü yazamamıştım. Şimdilerde Datça'da biraz durulmuşken geçtiğimiz sekiz ayı kendim ve merak eden tanıdıklarım için yazmaya çalışacağım. Böylece belki benim için de alışkanlık olur ve bundan sonra daha sık aralarla yazarım..


                                          Sinek Sekiz'den Yolluklarımız


Bizi hiç tanımayanlar için durum ve hal özetlemesi yapmak gerekirse; herkes gibi işe gidip gelen, Ankara da normal bir apartman dairesinde oturan insanlardık.:)Herşey 2010 yazında durup dururken internette karşıma çıkan Erdek'te gerçekleşen Emet Değirmenci ve Agustin Sepulveda’nın eğitmenliğindeki Ekolojik Restorasyon ve Permakültür kursuna katılmamız ile başladı. Kurs notlarına gözatmak isteyenler için link:
  Beni bilenler bilir ben bu kursa katılana kadar, insanlığın tüm yaşam biçimleri için haddini fazla aştığını ve pis bir virüs gibi dünyayı ele geçirdiğimizden, varolan diğer canlı türleri için insanlığın soyunun bir an önce tükenmesi gerektiğine inanan, hastalıklı zihinlerden biriydim. Hayatımda ilk kez bu kurs sayesinde benim ve herkesin şehirde ya da kırsalda uygulayabileceği bir tasarım sistemi olması ve sorunun aslında çözüm olması bizim ezberlerimizi biraz olsun bozdu. Bu ezber bozma işine PERMAKÜLTUR deniyor:) Ve bu kurs sonrasında hayatımız neredeyse tamamen değişti diyebilirim. Yeri gelmişken Emet'e, Agustin'e, Bağbahçe'de hayatımın en öğretici ve en eğlenceli zamanlarını geçirmemize eşlik eden güzel dostlarımıza ne kadar teşekkür etsem azdır.

   Kurs sonrası Ankara herzamankinden bayık geldi bir süre, sonra ben part-time dan full-time çalışmaya geçtim. Maaşım beklemediğim şekilde yükselmişti, zaten bu iş ile ilgili herşey de şans olmuştu. (Başak sağolsun) normalde 7 ile 4 ü parmak hesabı toplayan bir kişilik olmama rağmen ofisin ön muhasebe işlerini ofisi batırmadan yürütüyor olmak kendime güvenimi getirmişti. Düzenli yoga yapıyordum, şahane bir kedimiz ve çatı katı oldukça sevimli bir evimiz vardı.

  Kasım 2010 tarihinde Emre Istanbul da düzenlenen Permakültürün kurucusu Bill Mollison ve Geoff Lawton'un eğitmen olduğu 72 saatlik PDC (Permaculture Design Course) kursuna gitti. (Umuyorum ki yakında kurs notları yayınlanacak, ben de burda da paylaşırım.) Ben de gitmek istiyordum ama 12 gün işten izin alamazdım.. Ve aslında herşey Emre'nin permakültür camiası deyimi ile permakültür virüsünü tamamen kapması ile geri döndürülemez biçimde değişti. Ankara'ya döndüğünde gözleri ışıl ışıldı, kaybedecek vaktimiz yok, hemen bugün hayatımızı tamamen değiştiriyoruz şeklinde bir dönüş yaptı. Aslında aramızda hep konuşurduk evi kapatıp biraz yol yapsak diye.. Gitmek isteyen hep bendim.. Bu sefer Emre çok kararlı bir şekilde evi ve Ankara'daki hayatımızı kapatmak istiyordu ama ben hazır değildim.. Ne kedimi, ne evimi ne de işimi hiç bırakmak istemedim.. Ama hazır Emre bu kadar kararlı iken buradaki yaşamıma yapışırsam bir daha kolay kolay emekli olmadan yolla çıkamayan biri olma korkusu daha ağır bastı ve evimizi mart ayında kapatmaya karar verdik.

Plan: Hem bizim hem aileler için daha kolay bir geçiş olur düşüncesi ile 8 ay Türkiye de ekoloji ve permakültür uygulaması yapan yerlerde gönüllü çalışmak, hem uygulama hem de insan ilişkileri açısından kendimizi geliştirmek ve daha sonra bütçemiz yettiği kadar başka ülkelerde çalışıp sonunda da kendi evimizi ve hayatımızı kendi ellerimiz ile olabildiğince sürdürülebilir bir şekilde yapmaktı.. Hala da öyle:)

   Geçtiğimiz sekiz aya şöyle bir bakınca, en zor aylarımız kasım- mart arası Ankara'daki hayatımızı kapatma kısmıydı sanırım. Bir yandan aileler, bir yandan kendi korkularımız, kedimizi bırakıyor olmak vs. oldukça kaotik bir dönemdi benim için. Ailelerimiz, evlenince sonunda normalleştiler, yakında torun da gelir şeklinde bizim ile ilgili hayaller kurarken, böyle bir karar onları zorladı epey. Sonuçta bu karar bizim için yıllarca harcadıkları onca eğitim ve emeklerinin tersine bir karardı onlara göre.. Ve bu noktada kendimizi onların yerine koyunca çok normal bir şey yapmadığımızı biliyor ve tüm endişelerini anlıyorduk. Benim ailem bu karar için Emre'yi, Emre'nin ailesi bu karar için beni suçladı içten içe. Kimi aile üyelerimiz daha ılımlı kimileri daha fevri bir şekilde bizi vazgeçirmeye çalıştı (tam bu nokta da kendi anneme her tür desteği için çok şükrettiğimi yazmam gerek), kısacası anneler daha ılımlı olsa da genel olarak kimse onaylamadı hala da onayladıkları söylenemez. Ama çok şükür kendi seçimlerimizi tamamen kendimiz yapabilecek şansta ve yaştayız. Ve iki kişi olmak da bize çok güç verdi, veriyor..
    Bu hayat değişikliğimiz içersinde maddi manevi her anlamda yolumuzu açan ARIT çalışanlarına ve Elif Denel'e; ev, eşyalar, kedimiz, işi yüzüstü bırakmadan nasıl olacak gibi darallarımıza mucizevi bir şekilde yetişip yolumuzu açan ve özellikle muhteşem kedimiz Minör'e kendi evi ve düzenini değiştirmeden sahip çıkan Mutaf'a, Burcu'ya ve Nergiz'e sonsuz teşekkürler..



Evet pek kısa olmamakla beraber tüm geçişlerimiz bu şekilde oldu.

Bütçemiz: Bize sürekli sorulan para işini de yazayım: bu yolu ailemden düzenli olarak gelen yol paramız da dahil olmak üzere, minumum standarlarda yaşamamızı sağlayacak bir miktar ile  yapıyoruz.(iki kişi ayda 1000 TL) bankada da zamanı gelince birileri ile ortaklaşa bir şeyler yapmaya yetecek kullanmadığımız bir miktar paramız var. Yani Türkiye şartlarına bakınca tüm bu yolla çıkmamızı sağlayacak kadar maddi desteğimiz var çok şükür, olmasa yapamazdık elbette ki. Daha sonra uzun uzun yazacağım gibi gittiğimiz yerlerde kalma ve yemek karşılığı çalışıyoruz. Para kazanmıyoruz çok para da harcamıyoruz. Çoğunlukla otobüs ile yolculuk ediyor olsak da en büyük masrafımız yol parası ve bir türlü vazgeçmek istemediğimiz tütün. Yolda ben masajdan, Emre de çeviri ve arada gelen freelance müzik işlerinden para kazanıyor. Bu sayede şimdiye kadar varolabildik. Durum bu yani.

Bir de bilmeyen ve ilgilenenler için Permakültür Nedir? i tanımlamak gerekirse:


PERMAKÜLTÜR                                

''Permakültür (permanent agriculture = kalıcı tarım), doğal ekosistemlerdeki çeşitliliğe, istikrara ve dirence sahip, tarımsal verimliliğe yönelik ekosistemlerin bilinçli olarak tasarlanması ve sürdürülmesidir. Arazi ve insanların uyumlu bütünlüğü sayesinde yiyecek, enerji, barınak ve diğer maddi ve manevi ihtiyaçların sürdürülebilir bir şekilde karşılanmasıdır.''
 Kaynak: http://permakulturplatformu.org/?p=928

''Permakültür’ün diğer bir tanımı da “sürdürülebilir yerleşimler tasarlamak” tır. Bu bir felsefe ve toprak kullanımı yaklaşımının mikroklima, yıllık ve çok yıllık bitkiler, hayvanlar, toprak ve su yönetimi ve insan ihtiyaçlarının birlikte ve bağlantılı olarak içiçe geçtiği üretken topluluklar bütünüdür.'' (Bill Mollison ve Reny Mia Slay, Permakültür’e Giriş)

Permakültür orman gibi istikrarlı, kendine yeten sistemler kurmayı hedefler. Sorundan kaynaklanan yan sorunlar ile değil, esas sorunun kaynağını çözmeye çalışır. Bir sistemin sürdürülebilir olması, kullandığı kaynaklardan fazlasını üretmesi ile mümkündür.  Permakültür hayatın her alanında ihtiyaçlarınızı iyi belirleyip, diğer yaşayanların ihtiyaçlarını da gözeterek şehirde, kırsalda, her iklim ve koşulda uygulanabilen bir tasarım sistemidir. Organik tarımdan farkı: Organik tarımda da toprak sürülerek, monokültür uygulanarak petrole dayalı bir tarım sözkonusudur ve genelde tek tip ürün çok büyük alanlara ekilir. Bir tanıdığımızın dediği gibi, günümüzde toprak neredeyse ölmüştür ve serum olarak petrol ile yaşamaktadır. Organik tarımda kimyasal kullanılmıyor olsa da yine de doğa ile bir mücadelle sözkonusudur. Permakültür doğa ile hiçbir şekilde mücadelle etmez, petrole dayalı bir uygulama değildir. Sorunun kendisi çözümdür. Toprağın en verimli üst katmanını korumayı hedefler. Bu tasarım biçiminde topraktan ısınmaya, barınaktan sosyal yaşama kadar hayatın her alanında uygulanabilecek çözüm önerileri bulabilirsiniz. Kısacası Hira'nın dediği gibi permakültür paçayı kurtarma sistemidir.:) Ve aslında çok ciddi ekonomik, sosyal, politik çözümler üreten bir devrimdir.

Konu ile daha fazla bilgi edinmek isteyenler için:
http://permakulturplatformu.org/ Konu ile ilgili Türkçe en kapsamlı site.

http://marmaric.org/ Türkiye Permakültür enst. Web sitesi.


http://www.cevreciyiz.com/biz_ve_cevre/default.aspx?SectionId=128&ContentId=7032 Türkiye Permakültür Enstitüsü kurucusu Mustafa Bakır'la yapılan Permakültür söyleşisi. Konu ile ilgili bir çok sorunuza yanıt bulabilirsiniz.

MAXO.LINDEGGER in Çalıştay notları

http://www.permacultureglobal.com/ Bu da küresel permakültür ağı, dünyadaki çesitli projeler ve bu konu ile ilgilenen insanlar ile iletisim icin.

Doğal tarım ve Permakültür ile ilgili kitap önerileri:
http://www.sineksekiz.com/sineksekizkitaplari/
Permakültüre Giriş – Sinek sekiz
Masanobu Fukuoka– Ekin Sapı Devrimi- Kaos Yayınları
Masanobu Fukuoka-Doğal Tarımın Yolu- Kaos Yayınları 
http://permaculture-media-download.blogspot.com/2011/11/best-permaculture-homesteading-books.html

Video önerileri:

4 yorum:

  1. Ne güzel işler yapmışsınız. Ben de işsizliğimi değerlendirmek istedim ve Istanbul'da permakültür uygulayan insanlara katılayım istedim. Sertifikam olmadığı için önümü kestiler, hevesimi kırdılar. İyiki siz de onlar gibisine rastlamamışsınız. İnsanı bir dövmedikleri kalıyor. Oysa hiç de değmezmiş buna. Size kolay gelsin.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler. Bana özelden e-mail atmak isterseniz memnun olurum ve belki yardımcı olabilirim. Ama her şeyden önce Permakültür bir kişi ya da kurum değil. Her toplulukta olduğu gibi konu ile ilgilenen insanlar arasında da bir çok çeşit ve görüş var. Esas amaç, hızlı bir şekilde yediklerimizin ve hayatımızın kalitesini arttırmaya çalışmak. Binlerce yıldır varolan eski bilgilerin toplanıp, tasarım yoluyla bir araya getirilmesinden oluşuyor Permakültür. Kimsenin tekelinde olamaz yani. Tam olarak ne deneyimlediğinizi bilmiyorum ama İstanbul'da sertifikası olmayan bir çok insan bir araya gelip şehir bahçeciliği gibi çeşitli konularda çalışıyorlar. Türkiye Permakültür grubunda da sertifikası olmayan bir çok insan var. Bildiğim kadarı ile sertifika ileri teknik çalışmalarda isteniyor, hep beraber daha hızlı üretebilmek için. Bu teknik bizim kişisel yaşantımız, evrenle ilişkimiz ve toprağı iyileştirmek üzerine olduğu için, hevesinizi kimsenin kırmasına izin vermeyin derim. Konu ile ilgili ücretsiz giriş kurslarının yanı sıra internet üzerinden pek çok yazılı ve görsel kaynağa ulaşabilirsiniz. Balkonunuzda güzel, sağlıklı ürünler yetiştirmek için de sertifikaya ihtiyacınız yok. Biz hep şanslı olduk ve çok güzel insanlar ile tanıştık. Türkiye'de bu işlerle ilgilenen çok sayıda insan var. Sizin de mutlaka kendinizi yakın hissettiğiniz ve birlikte çalışabileceğiniz kişiler vardır. İsterseniz İstanbul için yönlendirme ve fikir önerilerinde de bulunabiliriz.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  3. Datça Aktüel için doğa, çittçiler ve pazar konusunda bir yazı hazırlarken. Epey süre önce kitabını aldığım ve bir dostuma vermem sonucunda, bana dönmeyen Doğal Tarımın Yolu kitabını internetten ararken, tesadüfen sizin yazınızla karşılaştım. Köken olarak kırsal alandan gelmem ve 27 yıldır doğa ve bitkilerle hemhal olduğumdan olacak, İtiraf etmeliyim ki bu konuyla yakından ilgilenmem kısmet olmadı. Bu konuyu küçümsemiş olacağım ki, bunca ytıldır Buğday dergisnin abonesi olmama ve Tuğrul bey ve eşini ziyaret ettiğim halde, permakültürün tam karşılığını bilmiyordum.Demek ki kısmet bu güneymiş. Yazınızı okuyarak ne anlama geldiğini anlamış oldum. Yanlış anlamadımsa, uzun bir yolculuktan sonra, şimdi Datça da yaşıyorsunuz.. Güzel bir seçim, hayalleriniz daim olsun. Ailemle Datça da 8. yıla girdik. Beni tanımak isterseniz( aligok48@haotmail.com) internetime girebilirsiniz...Yaşamınız doğanın renkleriyle bezensin..Sevgiler. Ali Tiyar Gök

    YanıtlaSil
  4. Ali bey, günün hediyesi oldunuz bize. Çok az bakıyoruz artık bloga. Sizi ve çalışmalarınızı biliyorum, sizinle tanışmayı gerçekten çok isteriz.. Hemen yazıyorum, sevgilerle..

    YanıtlaSil