29 Kasım 2011 Salı

Flora

   FLORA AKDENİZ BAHÇESİ
  http://www.olymposflora.com/giris.html




            Nisan başında evimizi kapatıp çoğu eşyamızı satıp, bir kısmını da anneme ve Emre'nin babasının evine kutu kutu yerleştirdikten sonra, yola ilk buradan başladık. Burası hem kendi yolumuz için dengelenmemiz açısından, hem de doğal yaşam hakkında en çok ilham aldığımız yerlerden biri oldu.
            Otobüsten indikten sonra Selahattin abi karşıladı bizi ve inanılmaz kartpostal gibi yemyeşil patikalı bir yol ile Flora ya vardık. Gider gitmez Ayşe abla ve Selahattin abinin içtenliği, Safo nine'nin ve onların yüzlerine, gözlerine yansımış iyi niyetleri ve koşulsuz paylaşma istekleri ile beraber kendimizi çok rahat ve güvende hissettik. Mekan harikalar diyarı gibi bir yer, özellikle nisan ayında açan milyonlarca papatya, gelincik, aynısafa, sütleğen ve benim adlarını bir türlü aklımda tutamadığım ama ne zaman sorsam Ayşe ablanın latince adları ile bizi bilgilendirdiği çiçekler ile beraber özellikle bahar aylarında doğa ile uyanmak için muhteşem bir yer. Burası hakkında sayfalarca yazı yazabilirim, kendi kişisel defterime de yazmışlığım var. Bana kalsa burası o kadar özel bir yer ki hiç internet ortamlarında paylaşmadan, sadece yakın çevrem ile paylaşmak isteyeceğim bir yer. Ama Flora'daki yuvarlak masa oturumlarımızda edindiğim öğretilerden biri, birlik olma zamanlarında güzel olan şeyleri kendime saklamam gerektiği olduğu için kendimi zorlayarak paylaşıyorum bu blogda Flora'yı.:)
            Ayşe abla ve Selahattin abi yıllar önce İstanbul'daki hayatlarının zihinsel ve fiziksel olarak kendilerini herkes gibi yorması sonucu, şehirden kaçmaya karar vermişler. Bir süre Bodrum'da yaşayıp daha sonra Çıralı'da kiraladıkları bir pansiyon işletmişler. Pansiyon için sözleşmeleri bittiğinde yine yaklaşık yedi yıl Çıralı'da başka mekanlarda çalışarak kendi evlerini ve esas yerlerini arayıp durmuşlar. 7 yıl boyunca hayal ettikleri yeri imgelemişler, üstüne yazılar yazmışlar, görmedikleri o yeri çizmişler ve bu süre boyunca neredeyse tüm Akdenizi gezmişler. Ve sonunda Flora'yı bulmuşlar.. Ve mekan, evin konumu, çevresi, hatta köpekleri Cicoş'a kadar herşey imgeledikleri ve kağıda çizdikleri gibi; gerçekten de istemek ve hayal etmek herşeyin yarısı. Neyse, mekanı biraz borç ile, biraz pansiyondan biriktirdikleri ile aldıktan ve kendi klubelerini yaptıktan sonra, ellerinde pek para kalmamış. Ve şu and sadece bir emekli maaşı ile, elektriklerini sadece günde 2 saat jenaratör ile karşılayarak, ekonomik olarak zor koşullarda ama herşeyi idareli kullanarak, hiçbir şeyi ziyan etmeyerek tam anlamı ile doğal bir şekilde yaşıyorlar, ve ellerinden geldiğince kendilerine yetecek kadar ekiyorlar. Onlar da tüm doğal yaşamayı seçenler gibi biraz deliler. Akışa o kadar inanıyorlar ki, kendilerini maddi anlamda hiç garantilemeye çalışmamışlar. Sağlık sigortası gibi konular üstüne kafa yormamışlar. Her anlamda gerçekten çok cesur ve  deliler. Gözleri dürbün ya da mikroskop gibi her bitkiyi minicik olsa da görüyor ve hepsine adları ile seslenip konuşuyorlar. O kadar tatlı, paylaşım dolu insanlar ki kendi aralarında oluşturdukları dil, birbirlerinden ve hayattan beklediklerini söyleyiş biçimleri, hayatla ve parasızlıkla eğlenme halleri ve sürekli kendilerine, bize kişisel gelişimler adına yaptıkları hatırlatmalar ve olumlalar hem çok şahane hem de çok ilham verici.


En yukarıdaki resimde gördüğünüz yer kendi evleri. Arazinin arka taraflarında bir ortak duş tuvalet alanı var. Kendileri de onu kullanıyor. Mutfak dışarıda evin arkasında. En arkada da bizim de kaldığımız manzarası muhteşem alt resimdeki ve şu an itibari ile içinde artık duşu ve tuvaleti de bulunan keyifli bir kulübecik var.


Şimdilik maddi imkansızlıklardan ötürü alt yapı çok kalabalık gurupları ağırlayacak yeterlilikte olmasa da, her tür organizasyon ve doğal yaşam kurslarına açık bir yer. Tatuta çiftliği de oldular. Şu an ve her zaman çadır ile konaklayabilirsiniz. Ya da bu küçük kulübede kalabilirsiniz. Arazide iki kişi olduklarından günlük işler dışında da yardıma ihtiyaç var. İster kendileri ile görüşerek gönüllü çalışabileceğiniz, ister kendinize konaklama ücreti ödeyerek inziva tatili hediye edebileceğiniz bir yer. Özellikle tek başına tatil yapmak isteyen ama cesaret edemeyen kadınların çok huzurlu ve rahat saklanabilecekleri bir yer. Flora'da Akdeniz'in endemik bitkilerini yakından inceleyebilirsiniz, çok keyifli yürüyüşler, rahat rahat yoga ve meditasyon yapabilirsiniz. Çok güzel bir kütüphaneleri var içinde doğal yaşam, alternatif şifa yöntemleri başta olmak üzere hemen hemen her konuda ilginizi çekecek Türkçe ve İngilizce kitaplar bulabilirsiniz. Jenaratör geldiğinde yuvarlak masa oturumları ile Selahattin abinin plak koleksiyonunu dinleyerek veya yıldız gözlemleyerek keyifli zamanlar geçirebilirsiniz..

Biz gerçekten de her anlamda çok keyifli ve gerçekten iyileştirici zamanlar geçirdik, ve 6 ay içinde yanlarına birkaç kez daha gittik. Bizim için hem mekan gerçekten çok şifalı ve özel bir yer, hem de Ayşe abla, Selahattin abi ve Safo nine çok özel insanlar. 


Kendilerinden neredeyse hergün bahsettiğimiz aile üyeleri gibi oldular.  Orada bulunduğumuz süre içinde bol bol keyifli muhabbetler dışında ben daha çok mutfakta yardımcı oldum ve harika yemek tarifleri öğrendim. Bir gün aynısafa topladık, bir gün gelincik topladık ve şurubunu yaptık. Soba için odun topladık ve kestik. İlk sıcak kompost denemelerimizi yaptık. İlk kez ekmek yapımı gördük (Dört ayrı unu eleyip, her bir undan bir kahve fincanı şeklinde, ılık su ve pekmezli maya ile yavaş yavaş karıştırarak, kocaman besin değeri yüksek nefis bir ekmek). Bahçe'yi düzenledik ve çapaladık. Bana Ayşe abla tığ  öğretti. Çok keyifli doğa yürüyüşleri yaptık. Erdek'ten getirdiğimiz tohum toplarını attık. Flora'dan sinameki ve mazı tohumu topladık. Ve ilk asmamızı ektik, elma kokulu papatyalar toplayıp çayını içtik, dünyanın en sulu ve en lezzetli greyfurtunu yedik.. Dolunay  ve güneş doğurduk. Binbir renk ile yeşil ortasıda size anlatamayacağım kadar çok keyif ve aşk doldu içim. 


        



Filiz Telek, Mayıs 2012


             Yuvarlak Masa oturumlarımızdan uzun uzun notlar aldığım konu başlıkları:
  •  Bazı patikaları insan nadasa bırakmalı
  •   Endişeleri ve üstüne yapışan gereksiz söylem ve eylemleri atmak lazım.
  •   Niyet etmek, söylediklerine dikkat etmek, hep öğrenen olmak, daha az köşeli olmak
  •  Kendine öğretmek, öğrendiklerini hemen başkasına anlatıp pekiştirmek
  •   Anlatma yeteneğini geliştirmek için yüksek ses ile kitap okumak
  •   Süreçlere saygı duymak
  •  Topraklanmak
  •   Hep beraber bol bol kendi alanımızda sağlık, özgürlük ve zamanın verimli kullanılmasını diledik.

           
Kısacası yola başlamak için harika bir seçim oldu.. Ve bundan sonra da fırsat buldukça yolumuzu oraya  düşüreceğiz... :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder