Foto: Hz. Google
Bali'ye gelene kadar varlığını bile bilmediğim bir yerdi Lombok adası. Yolda olmanın en sevdiğim yanlarından biri, harita üstünden tıpır tıpır, daha önce pek duymadığın, bilmediğin diyarlara yandan yandan yolunun düşmesi..
Ne yazık ki, Lombok için Erol ve Emre ile yola çıktığımızda, Endonezya vizemizin son 8 günündeydik; toplam dört ay geçirdiğimiz Endonezya'da vize sorunu olmasa daha kalır, tıngır tıngır Papua'ya kadar giderdik herhalde. Belki de gitmezdik ama hala gitmek istediğim bir rota olarak içimde çok kaldı bu yol. Yol güzergahını bir iklim, bir de vize durumu yönlendiriyor; bizden bağımsızlarmış gibi bizi oradan oraya savurup, duruyorlar. Maddi varlığımızın yarısından fazlasını yol ve vize parasına veren insanlarız. Normal dünya vatandaşı olarak elini kolunu sallayarak sınırsız yol yapmanın kısmet olduğu günler ne zaman gelecekse, o zaman yeniden yolcu olmayı çok istiyorum..
80 günde devr-i alem olmuyor yani bize; 8 güne Lombok'un Kuta'sını, yanar dağlarını ve acayip ormanlarını sığdıramıyor insan. O yüzden biz seçimimizi Gili adalarından yana kullandık. Çok vaktimiz varmış gibi üstüne Air Asia uçuş tarihlerimizi değiştirdi, sonunda 6 güne sadece Gili Trawangan ve Gili Meno adalarını sığdırabildik.
Padang Bai - Lombok yolu
Müzik dinlemeli feribot.
İyi ki Ipod gibi icatlar var, eskisi gibi kaset ya da cd dolu çantalarla uzun süreli yol nasıl olurmuş?:)
Lombok'a gitmek için Padang Bai'den yavaş feribota bindik. Yavaş feribot şu demek: normal tıngır mıngır gidiyorsun ve ulaşım seçenekleriniz içinde en ucuz olanı. Koltuk olsa da yerde yatmayı seven yerel halk, her kadının kucağında birden çok çocuk, feribotta zorlamaktan vazgeçmeyen yerel satıcılar, Endonezya'nın çöpü, pisliği, yenilen ve içilen her şeyin denize atılması zorunluluğu varmış gibi bir yolculuk.. Ama Bali'de hayat her yerdeki gibi parana göre değişiyor; hiç zamanı olmayan, normal insanlar gibi çalışıp, çok az tatil süresinde de yolculuk eden ya da devamlı sadece çeşitli fotoğraflar çektirmek için yolculuk eden benim söylendiğim tür turist kitlesindenseniz, Bali'den uçak ya da Padang Bai'den hızlı bot ile 1-2 saat içinde varırsınız Lombok'a. İki katı gibi bir fiyat ödersiniz, ama kesin daha rahat gidersiniz. Bizim yolumuz 4,5-5 saat sürdü, kişi başı 70.000 rupi verdik. İlk geceyi Sengigi diye alakasız bir yerde, turist popülasyonunun 5 katına göre tasarlanmış otel, restoran, rezalet müzikler çalan bar görüntüleri ve bu kadar mekan olduğu için çoğunluğu sinek avlayan fakir yerel halk manzaraları ile geçirdik.
Foto: Hz. Google
Ertesi sabah klasik ısrar, pazarlıklar kaosu içinde Gili adalarına giden teknelerin olduğu sahile doğru yollandık erkenden. Yoldan insan ve çevre manzaraları şöyle: Bali'den sonra yeniden Müslüman çoğunluğu olan bir adadaydık. Lombok'un yerel halkına Sasak deniyor, ırk ve dil olarak Balili gibi olan bu etnik gurup, din olarak çoğunlukla Müslüman. (http://en.wikipedia.org/wiki/Sasak_people) Malezya ve Endonezya'nın çoğu köşesi gibi tüm ormanlar kesilmiş, yerine tek tip ekim biçiminde palmiye ağaçları ekilmiş, bakıp bakıp küfrediyoruz. Bemo ile giderken arkadan motoru ile yanaşıp, yolda giderken bize ot ve çeşitli uyuşturucular satmaya çalışan motorlu torbacılar, önümüzdeki tüm Lombok zamanımızı ve hatta Bali'ye dönüşümüzü ve mümkünse geri kalan hayatımızı kendilerine satmamızı isteyen turcular.. Bangsal'dan, çöp dolu bir sahilden, dev davgalar arasında kişi başı 10.000 rupi vererek, ıslana ıslana, biraz da mide bulanma efektleri ile Gili Trawangan'a varıyoruz.
Gili Trawangan
Trawangan, yanardağı manzaralı gün batışı şölenleri
Bu adaya indiğimizde sonunda uzun zamandır görmeyi istediğimiz, inanılmaz mavi ve turkuaz tonlarında bir deniz manzarası ile kıyıya vardık. Etraf, renkler nefis görünüyordu. Oda bulmak, aramak yerine, deniz keyfi, yemek, bira şeklinde günü batırdık. Erol tamamen deniz canlısına dönüştü bu adalarda. Ona görünmeyi seven deniz kaplumbağaları, peşinden gidince bize de göründü. :)
Sahilde takılırken, Erol'un Hindistan'dan arkadaşı Susanna bir anda karşımıza çıktı, güzel oldu. İki kişilik odada, ayak ucumuzda minik Erol şeklinde toplam 150.000 rupiye temizce bir odada kalıp, akşam mahallenin havalı pizzacısında, hayatımda yediğim en güzel pizzalardan birisine acayip paralar bayılarak hep beraber keyif yaptık. İlk günden sonra Trawangan'ın gece marketinde çok ucuza şahane yemekler yedik. Yogyakarta sonrası ilk kez güzel Jackfruit yemeği karşıma bu adada çıktı.
Trawangan, günümüzde aşırı güzel, manken gibi ergen kızların, ayı gibi kaslı öküz ergen erkeklerin, tangalı kızlarla, baş örtülü kadınların aynı anda sahilde olduğu, yerel insanların koyu Müslüman olmasına rağmen gözleri ve bakışları ile rahatsız etmediği, sahil kıyısında gümbür gümbür kötü müzikler çalan, havuzlu, kopyala yapıştır tarzı konaklama mekanlarının sahil kıyısını ele geçirdiği, anormal akıntılı denizine şnorkel ile girince, dizine gelen suda inanılmaz mercan, balık ve canlı çeşidinin olduğu, akşamları kesin olarak muhteşem gün batışları göreceğiniz bir yer. Günümüzde hippilerin değil, zengin ergenlerin, balayı için gelenlerin, hatun avına çıkmış adamların mekanı. Belli ki adada zamanında çok acayip kafalar yapılmış, sonra boku çıkınca uzamış ekip. Zamanında buralarda takılmak vardı..
Uzakdoğu'nun en iyi reggae barı diye geçen Same Same'de (sağolsun Lonely Planet) bira içip, pop rock dinleyip, resmen dansa davet oynama kafasında ergenler içinde bayıp, kendimizi biraz içi buruk sahile attığımız ilk gece, deniz kenarında fosforlu mavi parlayan, eline alınca ışık gibi uzun süre yanan muhteşem planktonlar olmasaydı, Trawangan geceleri için çok keyifli sözler söylemek zor olurdu. Trawangan anılarımıza Erol'un uzun saçlarından nedense çok etkilenen torbacıların '' Long hair - long life, long banana - happy wife'' iiuuw geyiği damgalandı.
Meno nefis bir yer. Orası öyle kalırsa taşınılabilir. Bugüne kadar gittiğimiz tropikal adalar içinde en güzeliydi sanırım. Yol için tek atış tropikal ada arayışlarındaysanız, Ruslar basmadan hemen Gili Meno'ya gidin, Phuket, Koh Pi Pi gibi rezaletleşmiş yerlerden kurtulmuş, az üzülmüş olursunuz. Gili Meno balayı adası diye geçiyor, sahilde çift çift denize karşı klasik pozlar veren sevgililer, yeni evlilerden biraz bayıyorsun anında. Trawangan'dan sonra ıssız, sakin, denizi mükemmel. Mercanlar, acayip balıklar, ve Erol sayesinde ilk kez tanıştığım, mercan parçalayan dev deniz kaplumbağaları ile muhteşem bir yer gerçekten.
Denizden çıkınca, sahilde meyve ve hindistan cevizi suyu satan rengarek kadınlar ile çevriliyorsun, hepsi bir anda adını öğrenip, her gün kendilerden alış veriş yapman için peşini bırakmıyor:)
Yine de Trawangan'a göre, daha az satıcı, ısrar kıyamet var. Yemek konusunda Trawangan daha ucuza, daha çok çeşit sunuyor. Meno'da harika kumlu sokaklardan içerilere dalınca, yine bu adalarda bulabildiğimiz en ucuz konaklama fiyatı olan 150.000 rupiye üç kişilik keyifli bir oda tuttuk. Sahilde 250.000 rupiden aşağı pek mekan bulamazsınız. Sahilde reggae barı kılıklı komik ama keyifli bir yerde patlak hoparlörlerle Bob Marley Legend albümünü her gün bir kaç kere dinleyip, arkasından Shpongle, arkasından müşteri yokmuş gibi müziği bir anda kapatıp gitar çalan kopuk film karakterleri İbrahim, Cherry ve Ares'le çok güldük. Kendilerinin fotoğraflarını çekmemiş olduğuma çok üzülüyorum, acayip karakterlerdi..
Gili Trawangan
Trawangan, yanardağı manzaralı gün batışı şölenleri..
Trawangan denizine karşı, yanardağı manzarasına bakarak gün batırmak..
Gili Meno, tropikal meyve yemek isteyen?
Trawangan, günümüzde aşırı güzel, manken gibi ergen kızların, ayı gibi kaslı öküz ergen erkeklerin, tangalı kızlarla, baş örtülü kadınların aynı anda sahilde olduğu, yerel insanların koyu Müslüman olmasına rağmen gözleri ve bakışları ile rahatsız etmediği, sahil kıyısında gümbür gümbür kötü müzikler çalan, havuzlu, kopyala yapıştır tarzı konaklama mekanlarının sahil kıyısını ele geçirdiği, anormal akıntılı denizine şnorkel ile girince, dizine gelen suda inanılmaz mercan, balık ve canlı çeşidinin olduğu, akşamları kesin olarak muhteşem gün batışları göreceğiniz bir yer. Günümüzde hippilerin değil, zengin ergenlerin, balayı için gelenlerin, hatun avına çıkmış adamların mekanı. Belli ki adada zamanında çok acayip kafalar yapılmış, sonra boku çıkınca uzamış ekip. Zamanında buralarda takılmak vardı..
Uzakdoğu'nun en iyi reggae barı diye geçen Same Same'de (sağolsun Lonely Planet) bira içip, pop rock dinleyip, resmen dansa davet oynama kafasında ergenler içinde bayıp, kendimizi biraz içi buruk sahile attığımız ilk gece, deniz kenarında fosforlu mavi parlayan, eline alınca ışık gibi uzun süre yanan muhteşem planktonlar olmasaydı, Trawangan geceleri için çok keyifli sözler söylemek zor olurdu. Trawangan anılarımıza Erol'un uzun saçlarından nedense çok etkilenen torbacıların '' Long hair - long life, long banana - happy wife'' iiuuw geyiği damgalandı.
Meno nefis bir yer. Orası öyle kalırsa taşınılabilir. Bugüne kadar gittiğimiz tropikal adalar içinde en güzeliydi sanırım. Yol için tek atış tropikal ada arayışlarındaysanız, Ruslar basmadan hemen Gili Meno'ya gidin, Phuket, Koh Pi Pi gibi rezaletleşmiş yerlerden kurtulmuş, az üzülmüş olursunuz. Gili Meno balayı adası diye geçiyor, sahilde çift çift denize karşı klasik pozlar veren sevgililer, yeni evlilerden biraz bayıyorsun anında. Trawangan'dan sonra ıssız, sakin, denizi mükemmel. Mercanlar, acayip balıklar, ve Erol sayesinde ilk kez tanıştığım, mercan parçalayan dev deniz kaplumbağaları ile muhteşem bir yer gerçekten.
Foto: Hz Google
Gili Meno'da kum olmak, deniz olmak
Denizden çıkınca, sahilde meyve ve hindistan cevizi suyu satan rengarek kadınlar ile çevriliyorsun, hepsi bir anda adını öğrenip, her gün kendilerden alış veriş yapman için peşini bırakmıyor:)
Gili Meno sahillerinin esas sahipleri
Cidomo, Gili Trawangan
Tüm Gili adaları, etrafını yürüyerek gezebileceğiniz büyüklükte. Çok şükür araba, motor gibi ulaşım araçları yok adalarda. Cidomo denilen at arabalı ulaşım araçları var. Ama ada o kadar küçük ki, bir ulaşım aracına gerek de yok aslında; kumdan sokaklar içinde, tüm adanın etrafını yalın ayak, kıyıya vurmuş mercanlar içinden geçerek yürüyebilirsiniz. Hiçbir Gili adasında polis yok, o yüzden rahat ve keyifliler. Gili Trawangan, uyuşturucu ve parti adası olarak biliniyor. Gili Meno balayı adası, Gili Air'de ise ne ararsan var diye geçiyor. Gili Air'e yolumuz düşmedi maalesef.
Tüm Gili adalarının denizi muhteşem ve akıntısı bol olduğu için, birinden birine yüzmen imkansız, denizde düz yüzemiyorsun, hatta hiç yüzmüyorsun. Denize girip kendini akıntı yönüne bırakıyorsun, o seni sürükleyip, şnorkel ile kaydıraktan kayar gibi hızla akarken, gördüğün muhteşem canlı çeşitliliği ile seni büyülüyerek kıyıya bırakıyor zaten. Açılmak falan söz konusu değil. Tüm Gili adalarının birbirine bakan yüzü daha az rüzgarlı, denizleri daha keyifli, arka kısmı anormal rüzgarlı; resmen bitki örtüsü değişiyor bu kısımda. O yüzden Gili'lerin arka kısmında pek konaklama seçeneği olmuyor ve tüm Gili'lerin şovlu gün batışı bu kısımda yer alıyor.
Tüm Gili'lerde yemek, su, aklınıza gelebilecek her şey tekneler ile getiriliyor. Dolayısı ile pahalılar. Adalarda tatlı su yok. Musluğu açtığınızda tuzlu su akıyor. Eğer musluklarından tatlı su akan bir otel istiyorsanız fiyatlar katlanıyor zaten. Bunun sebebi, su kuyularından zamanında umarsızca tatlı su pompalanmış olması. Gililer gibi sığ mercan adalarında çok narin bir tatlı su dengesi vardır ve eğer çok fazla su pompalarsanız, yeraltı su havzasının basıncını azaltır, dışarıdan içeriye tuzlu deniz suyu girmesine sebep olursunuz. Böylece bir daha geriye dönüşü olmayan şekilde tüm tatlı su kaynağı bir anda tükenir. Çok klasik bir permakültür örneği. Yapılabilinecek en iyi şey, bol bol yağmur suyu depolamak, bunun da tek bir örneğini görmedik. Ayrıca tüm Güneydoğu Asya'da olduğu gibi bu adada da günısı sistemi ile su ısıtmak yerine elektrikli şofben kullanılıyor, bu elektrik de tabii ki jenaratörler ile üretiliyor, yetmezmiş gibi manyakça klima kullanılıyor. Tüm tuvalet atıkları denize bırakılıyor, ama bir yandan da şnorkel ile mis gibi deniz canlılarına bakıyorsun gündüz suda. Dolayısıyla tuvalete her girdiğinde, mercan ölümlerine bokun ile katkıda bulunduğunu unutamıyorsun.
6 günlük nefis deniz, kum, gün batışı olma hallerimizden sonra Padang Bai'ye dönüp 35.000 rupiye inanılmaz bir balık ve bira keyfinden sonra, Eylül başında Tayland'a geri uçtuk. Uçmadan Endonezya'nın bilmediğimiz çıkış parası terörüne cebimizdeki son kuruşlara kadar da verdik. Aman aklınızda bulunsun, Endonezya havaalanlarında (en azından Bali'de) epey şaşırtıcı bir çıkış vergisi var. Böylece 4 aylık Endonezya maceramız son buldu.. Gili adaları gibi bir deniz keyfi bir daha karşımıza çıkmadı bu süreçte.. Dilerim zaten bozulmakta olan bu adalar Koh Pi Pi olmadan, en azından şimdilerde olduğu gibi kalır..
Gili Meno, Erol'u..
Tüm Gili adalarının denizi muhteşem ve akıntısı bol olduğu için, birinden birine yüzmen imkansız, denizde düz yüzemiyorsun, hatta hiç yüzmüyorsun. Denize girip kendini akıntı yönüne bırakıyorsun, o seni sürükleyip, şnorkel ile kaydıraktan kayar gibi hızla akarken, gördüğün muhteşem canlı çeşitliliği ile seni büyülüyerek kıyıya bırakıyor zaten. Açılmak falan söz konusu değil. Tüm Gili adalarının birbirine bakan yüzü daha az rüzgarlı, denizleri daha keyifli, arka kısmı anormal rüzgarlı; resmen bitki örtüsü değişiyor bu kısımda. O yüzden Gili'lerin arka kısmında pek konaklama seçeneği olmuyor ve tüm Gili'lerin şovlu gün batışı bu kısımda yer alıyor.
Tüm Gili'lerde yemek, su, aklınıza gelebilecek her şey tekneler ile getiriliyor. Dolayısı ile pahalılar. Adalarda tatlı su yok. Musluğu açtığınızda tuzlu su akıyor. Eğer musluklarından tatlı su akan bir otel istiyorsanız fiyatlar katlanıyor zaten. Bunun sebebi, su kuyularından zamanında umarsızca tatlı su pompalanmış olması. Gililer gibi sığ mercan adalarında çok narin bir tatlı su dengesi vardır ve eğer çok fazla su pompalarsanız, yeraltı su havzasının basıncını azaltır, dışarıdan içeriye tuzlu deniz suyu girmesine sebep olursunuz. Böylece bir daha geriye dönüşü olmayan şekilde tüm tatlı su kaynağı bir anda tükenir. Çok klasik bir permakültür örneği. Yapılabilinecek en iyi şey, bol bol yağmur suyu depolamak, bunun da tek bir örneğini görmedik. Ayrıca tüm Güneydoğu Asya'da olduğu gibi bu adada da günısı sistemi ile su ısıtmak yerine elektrikli şofben kullanılıyor, bu elektrik de tabii ki jenaratörler ile üretiliyor, yetmezmiş gibi manyakça klima kullanılıyor. Tüm tuvalet atıkları denize bırakılıyor, ama bir yandan da şnorkel ile mis gibi deniz canlılarına bakıyorsun gündüz suda. Dolayısıyla tuvalete her girdiğinde, mercan ölümlerine bokun ile katkıda bulunduğunu unutamıyorsun.
Gili Meno, beni..
6 günlük nefis deniz, kum, gün batışı olma hallerimizden sonra Padang Bai'ye dönüp 35.000 rupiye inanılmaz bir balık ve bira keyfinden sonra, Eylül başında Tayland'a geri uçtuk. Uçmadan Endonezya'nın bilmediğimiz çıkış parası terörüne cebimizdeki son kuruşlara kadar da verdik. Aman aklınızda bulunsun, Endonezya havaalanlarında (en azından Bali'de) epey şaşırtıcı bir çıkış vergisi var. Böylece 4 aylık Endonezya maceramız son buldu.. Gili adaları gibi bir deniz keyfi bir daha karşımıza çıkmadı bu süreçte.. Dilerim zaten bozulmakta olan bu adalar Koh Pi Pi olmadan, en azından şimdilerde olduğu gibi kalır..
Foto: Hz. Google'a gülüyorum, başka da bir şey demiyorum. Ne çok güldüm!!! :)
YanıtlaSilMerhaba seyahatinizin üzerinden epey zaman geçmiş ama bir sorum olacak :) planktonlar hakkında çok bilgi bulamadım. Size denk mi gelmişti yoksa her zaman görebileceğimiz bir manzara mı?
YanıtlaSilMerhaba, kusura bakmayın artık blog'a yazmadığım için çok bakmaz oldum. Bugün öyle bir esti ve mesajınızı gördüm. Biz eylül ayında oradaydık, bilmiyorum her zaman varlar mı, çevre kirliliği gibi etkenlerden hala var mı ama yıl boyu görünüyorlar diye okumuştum. Sevgiler
Sil