Foto: Erol Ozlav
Eylül başında çok fantastik bir şekilde Erol'un Bali'ye yanımıza gelmesinden bir kaç hafta sonra, yanında çalıştığımız Chakra'nın evinden ayrıldık hep beraber.
Ayrılmadan önce beraber kompost tuvaleti yapımı, kilden fırın ve hidrojen ile çalışan araçlar konusunda Emre ve Erol'un hünerli ellerinden bolca faydalandık, Ubud'un keyfini, değişik enerjisini, kendi mutfağımız olmasının avantajlarını olabildiğince sömürdük.
Ubud sonrası üçümüz yaklaşık üç ay boyunca beraber keyif köşeleri aradık, durduk. Üçümüzün de arayışları başka olsa da hepimiz rahat, ucuz, sakin, keyifli insanlarla tanışabileceğimiz yerler peşindeydik, ve bu arayış epey uzun sürdü. İki ülke, 16 deniz aracı, bir uçak, 13 ayrı oda, bilmem kaç ada, bir adet kiralık eve çok yerleştik. Her gittiğimiz yerin akşam aperatifinde inanılmaz gün batışları vardı.
Erol ikimizin de hem eski hem çok yakın arkadaşı olur, bugüne kadar beraber epey gezmişliğimiz var ülkemiz sınırlarında; Bali'de buluşmuş olmamız hala hem komik, hem heyecanlı, hem de havalı geliyor. Kendisinin yanımıza gelmiş olması ile hayatımıza yeniden elektronik aplikasyonlar, her şeyi çok bilen bir karakter olmasından ötürü şu an maalesef hiç hatırlamadığım bir sürü fantastik bilgi, fizik, jazz ve çeşitli Esat bohemlikleri de geldi. Komik, eğlenceli, öğretici, bazen kendi bilmemişliklerim açısından sinir bozucu, bazen çok geliştirici oldu. Çok konuştuk, beraber çok düşündük, bazen kafamızdan birbirimizle, bazen karşılıklı tartıştık, eğlendik, gülme krizlerine girdik, beraber sessiz kaldık, birlikte daha önce bir çok tatil yapmış olsak da, hiç bu kadar uzun süreli, günün hemen hemen tüm anlarını beraber yaşamamıştık; arkadaş çok fazla iyi geldi ikimize de..
Ubud'daki alem terasımızın tek resmi bu elimde:)
Ayrılmadan önce beraber kompost tuvaleti yapımı, kilden fırın ve hidrojen ile çalışan araçlar konusunda Emre ve Erol'un hünerli ellerinden bolca faydalandık, Ubud'un keyfini, değişik enerjisini, kendi mutfağımız olmasının avantajlarını olabildiğince sömürdük.
Foto: Erol Özlav. Ubud, Bali.
Ubud sonrası üçümüz yaklaşık üç ay boyunca beraber keyif köşeleri aradık, durduk. Üçümüzün de arayışları başka olsa da hepimiz rahat, ucuz, sakin, keyifli insanlarla tanışabileceğimiz yerler peşindeydik, ve bu arayış epey uzun sürdü. İki ülke, 16 deniz aracı, bir uçak, 13 ayrı oda, bilmem kaç ada, bir adet kiralık eve çok yerleştik. Her gittiğimiz yerin akşam aperatifinde inanılmaz gün batışları vardı.
Varmak istediğimiz ilk ada Menjangan adasıydı, Ubud'dan motorla Bedugul tapınağı, Cekik, adını hatırlamadığım bir çok keyif noktası, karanfil tarlaları, dar ve virajlı pirinç tarlaları arasından uzun bir yol sonunda Menjangan yakınlarına geldik. Tuz gölleri arasında motorla kaybolduk, hiç fotoğraf çekmemiş olduğuma üzüldüğüm bu tuz gölleri ve balıkçılar ile ilgili güzel görseller kaldı kafamda.
Bedugul Tapınağı
.Pemuteran çevresi oldukça kurak. Yakınında ünlü milli parklar olsa da, tuzdan, orman yangınlarından epey çoraklaşmış bir bölge. Bizim kurak zamanda gitmiş olmamızın da etkisi var bu yorumda, ama Ubud'dan sonra aşırı kurak görünüyor, toprak beton gibi. Yandaki resim motor ile geçtiğimiz dağlık yollardan.
Dalış için dünyada en iyi yerlerden biri olarak geçen Menjangan adasına gitmek için anormal paralar istedikleri, ve çeşitli Endonezya yerlilerinin ısrar, kıyametinden çok baygınlık geldiği için bu adaya dalışa gitmedik. Kişi başı üç saat şnorkel turu için 600.000 rupi vermek yerine, şnorkel kiralayıp Pemuteran'daki mercan restorasyonu resifleri arasında rengarenk balıklar ile coştuk. Bir sürü harika tropikal balık, mavi deniz yıldızı, yılan balığı gibi türler içinde deniz canlısı gibi olduk suda iki gün. Sonunda hepimizin sırtı yatamayacağımız kadar kavruldu güneşte, ama gördüklerimize de deydi. Komik tuvaletli odamızın kapısı önünde dünyayı kurtardık, güney yarım küre yıldızlarını Erol'un aplikasyonları ile inceledik falan, zevkliydi çok.
Dönüş yolunda Medewi'de konakladık bir gece; sörfçü mekanı olan bu yerin denizi tüm Uzakdoğu sahilleri gibi acayip bir şekilde çekiliyor akşam üstleri. Hal böyle olunca, çöl gibi, dalgalı denizli, yengeç sanatından kum manzaralı ve güneşin kıyıdaki ıslak kumlara yansıması ile oluşan çeşitli görsel kopukluklarla uzun zaman geçirdik. Denize giremesek de, kıyıda günü batırmak zevkliydi çok. Tabi bol kaslı, aynı tip saçlı, MTV kliplerinden pörtlemiş sörfçü tayfası ile de epey dalga geçip, eğlendik.
Gel-gitli sahillerin ev sahibi yengeç kardeşler, ve yengeç sanatını yakından inceleyenler:)
Ertesi gün Tanah Lot tapınağına gittik, güzelim pitonların kutu içinde turistlerle foto çektirmek için hapsedildiği gibi klasik görüntülerin yanı sıra, güzel tapınaktı Tanah Lot. Ne kadar turistik olursa olsun Bali tapınaklarında insanı büyüleyen bir şeyler her zaman var.
Tanah Lot tapınağı, Bali.
Denpesar vize maceraları sonrası Ubud'a gittik, Chakra ile terasımızda keyif birası içip, sabah erkenden Lombok adasına gitmek üzere toparlandık. Önümüzdeki bir ay devamlı yer değiştirip, hayalimizdeki adayı aradık, durduk:)
Foto: eRoL oZlaV
blogunumuzu ve yazılarınızı cok seviyorum:) pek çok insanın hayalini gerçekleştiriyorsunuz ne mutlu size ne kadar şanlı oldugunuzu unutmayın:)
YanıtlaSilTeşekkür ederiiz:)
SilBuyutmeye gerek yok... Isini evini terkedip, gezmek istersen, cok kolay... ama terketmeye deger mi?
SilNe güzel bir yolculuk bu! Sadece yola dair değil, bir de hayallere dair üstelik:))) Siz yolda oldukça, ben de izlemede olacağım...
YanıtlaSilSevgiler
:) Teşekkürler.
SilYollarda olmak ne garip, bütün bunlar seneler önce olmuş gibi...
YanıtlaSilSevgiler
Erol
:) bize de öyle geliyoor.. Güzel işte, zaman, algı şaşırtan yollarımız bol olsun:)
Sil